Ümitsizliğin bir halet-i ruhiye olduğunu; insanda tembellik, gevşeklik, mukavemet etmeme ruhunu yeşerttiğini söyleyen İTTİHADUL ULEMA Genel Başkan Yardımcısı Molla Abdurrahman Özekinci, İslam’da ümitsizliğe yer olmadığını dile getirdi.
Konuyu ayet ve hadisler ışığında ele alan Molla Özekinci, “Allah’ın rahmeti geniştir, kudreti her şeyi ihata eder. Ondan dolayı Allah’tan ümitsiz olmamak gerekir. Allah-u Teala ‘Allah’ın rahmetinden asla ümidinizi kesmeyiniz. Çünkü kâfirler güruhu dışında hiç kimse Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez’ ayetiyle bize ümitsiz olmamayı emrediyor.” dedi.
İslam tarihinde yer alan mücadele ruhu ile günümüz şartlarını mukayese eden Özekinci, “Günümüze baktığımızda şu an Müslümanların durumu, Peygamber Aleyhisselatu Vesselam’ın İslam’a davet ettiği dönemden daha kötü değildir. Resulullah’a vahiy geldi ve efendimizin davetine herkes tepki gösterdi. O’na tabi olan 3-5 zayıf insan azimli ve dirençli oldu, eziyetlere karşı tahammül etti, şiddete karşı yeri geldiğinde mukavemet gösterdi. Efendimiz vefat ettiğinde Tevhid dini Arabistan Yarımadasının tamamını kapsamıştı. Sahabeler mücadelelerine devam etti ve dünyanın 3 kıtasına İslam’ı yaydılar.” ifadelerini kullandı.
“Haçlı orduları sayıca ve mühimmat bakımından daha güçlü olmasına rağmen Selahaddin ve ordusu Allah’tan ümidini kesmedi”
Özekinci, “Bugün Müslümanların durumu Selahaddin-i Eyyubi’nin Mescid-i Aksa’yı hürriyetine kavuşturduğu günden daha kötü değildir. O zaman beylik ve krallıklar Selahaddin-i Eyyubi’ye karşı durmuş, Haçlı orduları sayıca ve mühimmat bakımından Müslümanlardan daha güçlü olmalarına rağmen Selahaddin ve ordusu azimli oldu, Allah’tan ümidini kesmedi, Müslümanlar arasında birliği sağladı, mücadele etti ve Mescid-i Aksa’nın özgürlüğünü kazandırdı. Nitekim o dönemde sahil kısmı olarak İskenderun’dan Mısır’a kadar tümüyle haçlıların elindeydi. Bugünkü Müslümanların hali Birinci Dünya Savaşı öncesindeki Yahudilerin durumuna da benzemiyor. Yahudiler çalışıp çabaladı ve bir terör devletini kurdular. Bugün Mısır, İran, Türkiye, Pakistan, Suudi Arabistan ve Irak gibi ülkelerin halkları Müslümandır ve durumları Selahaddin-i Eyyubi’nin döneminden iyidir.” şeklinde konuştu.
“Bir şeyler yaparken kararlı olmamız, ümitsizliğe düşmememiz gerekir”
Konuşmasına Üstad Bediüzzaman’ın ‘Ye’s öldürücü katil bir hastalıktır.’ ve ‘Ümitsizlik amansız bir hastalıktır.’ sözü ile devam eden Özekinci, şunları kaydetti:
“Ümitsizlik kanser hastalığına benzer, kişiyi çökertir. 1980’li yıllarda İslami davayı insanlara götürürken şeyh ve mollalara gittiğimiz olurdu. Bazıları bizlere ‘Bu iş olmaz, kendi nefsimizi ıslah edelim.’ derlerdi. Bizler de kendi aramızda seydaların ‘çénabe-tiştnabe’ yani ‘Olmuyorsa bir şey olmaz.’ deyimini kullanırdık. Ben de şunu diyorum: ‘Bir şey yapmamak olmaz. Kişi, bir mağaraya çekilip geceyi namazla gündüzü oruçla geçirirken eğer o memlekette kötülük işleniyorsa kişinin oradaki mesuliyeti bitmez. Toplumla beraber o kişi de günahkâr olur. Çünkü orada iyiliği emredip kötülüğe karşı çıkılmıyor. Efendimiz ‘Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz ya da Allah kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azap gönderir. Sonra Allah’a yalvarıp dua edersiniz ama duanız kabul edilmez.’ diye buyuruyor. Bir şeyler yaparken kararlı olmamız, ümitsizliğe düşmememiz gerekir.’ ” ifadelerini kullandı.
İnsanların bugün ümitsizliğe düşmesinin nedenine de değinen Özekinci, “Dünya muhabbeti ve ölümden korkma duygusu hakim olmuş, dünyevileşmişiz, çaba göstermiyoruz ve bir şey olmaz diyoruz. İman ile ümitsizlik bir arada olmaz. Ateş ile su nasıl ki bir arada olmazsa iman ile ümitsizlik de aynı şekildedir. İmanı güçlü olan kimse ümitsiz olmaz. Rabbim hepimizi ümitsizlikten uzaklaştırsın, azim ve fedakârlık nasip etsin, Müslümanların yardımcısı olsun.” dedi. (İLKHA)