Aralıklı yemek yemek yerine aralıksız bir süreçte aç kalmanın daha elverişli olduğunu belirten İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Eşref Araç, aralıklı orucun bir beslenme metodu olduğunu söyledi.
Ramazan ayında şeker hastalarının oruç tutması ve kişinin yaklaşık günün 16-18 saatini aç geçirmesi durumunu değerlendiren Diyarbakır Dicle Üniversitesi İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Eşref Araç, orucun bir beslenme metodu olduğunu belirterek istisnalar harici genel olarak özellikle şeker hastalarının oruç tutmasının önünde herhangi bir engel olmadığını, aksine şeker dengesinin sağlanması hususunda fayda sağladığının altını çizdi.
Mevcut yaşam koşulları göz önüne alındığında günlük 3 öğün yemeğin başta diyabet olmak üzere farklı hastalıklara sebebiyet verdiğini dile getiren Araç, sağlıklı beslenme açısından 2 öğünün daha fayda sağladığını belirterek uyku düzenine de dikkat çekti.
“3 öğün yemek yoğun tempolu çalışmanın getirdiği bir ihtiyaçtır”
Sanayi devrimi öncesi hatta Peygamber Efendimiz döneminde ve sonraki topluluklarda 2 öğün yemek yendiğini söyleyen Araç, “3 öğün yemek; sanayi devrimiyle 12 ve 13 saatlik meşakkatli, yoğun tempolu çalışmanın getirdiği bir ihtiyaçtır. İşçi sınıfının bu elde ettiği kazanımı aristokrat sınıfı bunu bir haz haline getirdi. Normal şartlarda öğünlerimizde tabii ki protein karbonhidrat ve yağı eşit oranda alacağımız gıdalar çok önemli ama şu an ana yemeğin öncesine veya sonrasına çorba, meyve, kuruyemiş, tatlı gibi birçok yan ürün tüketmeye başladık.” dedi.
Araç, “İnsan vücudu israf etmeyen bir yapı olduğu için aldığı bütün enerjinin ihtiyacı kadarını kullanıp ihtiyaç fazlasını karaciğerde glikoz deposu aldıktan sonra geri kalanı cilt altında yağ dokusu olarak depolar. Ne kadar enerji tüketilse de bunlar cilt altında yağ olarak birikir. Yiyeceğin olmaması durumunda depolanan yağ fayda sağlasa da bu cilt altı dokunun yağlanmasının ötesinde farklı organ çevrelerine yani karaciğer, böbrek ile bağırsakların etrafı yağlanmaya başlar ve diyabet hastalığı oluşur. Diyabeti kolaylaştıran faktörler arasında kilo alımı, yağ deposunun bozulması ve vücudun yağlanmaması ve yağlanmaması gereken yerlerin yağlanması olarak görebiliriz.” ifadelerini kullandı.
“Hiçbir şey yapmadan ve enerji tüketmeden bir enerji alıyorsanız hak etmediğiniz bir enerjidir”
Diyabet ve şeker hastalarının durumuna değinen Araç, “Biz günde 3 öğün yemek yiyoruz. Daha önce hep söylenen ‘3 öğün haricinde 2 ara öğün yiyin’ idi. Bu yaşamın olağan akışına terstir. Çünkü kişi günün neredeyse tamamını yemek yemekle geçiremez. Tip 1 diyabet hastalarından 4 defa insülin kullananların kan şekerinin çok yükselmesi ve çok düşmesini istemediğimiz için az ve sık beslenmeyi önerebiliyoruz fakat normal birey için en ideali 2 öğün yemek yemektir. Geçmiş dönemlerde kahvaltının en önemli öğe olduğu vasfı hep söylendi. Ancak geldiğimiz noktada kahvaltının çok da önemli olmadığını hatta bazen yapılmaması gerektiğini görüyoruz.” şeklinde konuştu.
Beslenme konusunda geçmiş nesiller ile günümüz insanlarının durumunu karşılaştıran Araç, şu ifadelere yer verdi:
“Sağlıklı bir birey olarak geçmiş dönemlerde atalarımız sabah namazını kılıp işlerini bitirdikten yani biraz hareket yaptıktan sonra kahvaltıyı yapmaya başlarlardı ama bizler modern topluluk olarak hem sabah kahvaltı yapıyoruz hem de öğlen yemeğini yiyoruz. Hiçbir şey yapmadan ve enerji tüketmeden bir enerji alıyorsanız hak etmediğiniz bir enerjidir. Çünkü öncelikle bir bedel ödemeniz gerekir. 8 saat uyuduğumuzu düşünürsek vücut gece boyunca aç kalmış, hiçbir şey yememiş ve sabaha kadar kan şekerimiz yavaş yavaş düşmeye başlamıştır. Düşen kan şekerimiz karaciğerdeki depolarımızı kullanarak kan şekerimizi normale getirmeye başlamış, tam depoyu kullanacağımız sırada tekrar aldığımız gıdayla vücuda dışarıdan bir enerji verdiğimizde vücut kendi deposunu kullanma ihtiyacını duymuyor. Gün başında biraz enerji harcar, depolardaki enerjiyi önce kullanırsak sonra yeni enerji alabilirsiniz ancak vücuda hiçbir aktivite yaptırmadan aldığımız enerji, depo yapmaya devam edecektir.”
“Aralıklı yemek yemek yerine aralıksız bir süreçte aç kalma daha elverişlidir”
Orucun bir beslenme metodu olduğunu kaydeden Araç, “İnsanoğlu aç kaldıkça daha sağlıklı oluyor. Aralıklı oruç bir beslenme metodudur. Kişi maksimum 16-18 saat aç kalacak şekilde açlık, 6-8 saat tokluk süresi var. Ne kadar aç kalıyorsanız aç kalma süresine bağlı olarak vücut kendi deposunu kullanır, enerjisini tüketir ve zararlı olan maddeleri enerji kaynağı olarak kullanıp bunları tüketmeye başlar. O yüzden bizim istediğimiz şey şu; açlık süresini biraz uzatacak, aç kaldığımız zaman kan şekerimiz düştüğünde enerji ihtiyacını kendi vücudunda kendi deposunu kullanmasını sağlamak ve hücre içinde atık maddeleri de kullanıp yeni enerjiyi yeniden oluşturmaktır. Yani aralıklı yemek yemek yerine aralıksız bir süreçte aç kalma daha elverişlidir. Yapılan çalışmalarda da hem kanser hastalarında aralıklı orucun faydaları görülmüş hem yaşam ömrünü uzattığına dair hem de diyabet hastalarının tedavisinde başarılı olduğunu görülmüştür.” diye belirtti.
Özellikle Ramazan ayında oruç tutmayla ilgili bazı hastaların yönelttiği sorularla ilgili konuşan Araç, “Özellikle Ramazan Ayında hastalarımız hep ‘ben şeker hastasıyım oruç tutabilir miyim’? diye sorduklarında ‘zaten senin oruç tutman lazım’ diyorum. Yani gerçekten bugüne kadar öğrendiğimiz bilgilere biraz ters gibi geliyordu. Şeker ve tansiyon hastası ‘oruç tutamazsın’. Hayır! Bu hastalar orucu rahat tutabilir, istisnalar hariç. Toplumun büyük bir çoğunluğu hap kullanan ve gün içinde kan şekeri 300 üzeri bulan hastalar bir şey yemeyeceği için kan şekeri yükselmeyecektir. Kendi deposunu kullanacak, aç kaldığında vücut metabolizması rahatlayacaktır. Tuzlu diyet ve tüketim maddelerine bağlı tansiyon yüksekliğini de görüyoruz. Bu anlamda bizim yeme alışkanlıklarımızı yeniden dizayn etmemize fayda olduğunu düşünüyorum.” ifadelerine yer verdi.
“Çocuklar aç uyursa daha iyi büyüyor”
Aç uyumanın insan vücuduna faydalarına da değinen Araç, “Gece yatmadan 4 saat önce artık yemek yenilmemesi gerektiğini, daha rahat uykuya geçmek için de faydalı bir durumdur. Çünkü yemek yediğinizde o yemeği sindirebilmeniz için vücudun kanlarının büyük bir kısmı mide bağırsakları gidip oradaki hazımla ilgileniyor ve siz rahat olmuyorsunuz. Hafif aç karnıyla yemek yiyip doymuşsunuz ama yavaş yavaş acıkmaya başladığınızda uykunuz daha rahat geliyor.” şeklinde konuştu.
Araç, “Çocuklar aç uyursa daha iyi büyüyorlar. Aç uyuyan çocukta büyüme hormonu salgılanıyor. Büyüme hormonu açlıkla salgılanan bir şeydir ve karanlıkta salgılanan bir hormonumuzda var. Bu, çocuklar için önemlidir. Karanlıkta uyuyan çocuk daha çabuk büyüyor, büyüme hormonu daha çok salgılanıyor. Biri açtık diğeri biri karanlık. Bunlar gerçekten çok önemlidir. Bu anlamda çocukları gece yatmadan önce yedirmememiz ve mümkün oldukça güneş ışığına göre uyutup uyandırmamız lazım. Çocuğun güneş doğduktan sonra kalkması hem kendini daha dinç hissettirecek hem de karanlıkta uyuduğu için uyku düzeni daha iyi ve büyümesini sağlayacaktır. Ancak gece karanlığına değil gündüz aydınlığından yatan çocuğun büyüme hormonu yeterince sağlanamadığını görüyoruz.” dedi. (İLKHA)