Fobilerin insan hayatına olumsuz etkileri nelerdir?

Mardin Artuklu Üniversitesi'nden Uzman Psikolog Emin Kurtay, fobilerin insan hayatına olumsuz etkilerini ve fobilerden kurtulma yolları hakkında önemli konulara dikkat çekti.

Fobinin insan hayatına olumsuz etkileri ve fobinin nasıl tedavi edileceği hakkında konuşan Uzman Psikolog Emin Kurtay, fobinin kaygı bozuklukları içerisinde yer alan psikiyatri rahatsızlıklar olarak da değerlendirilebileceğini ifade etti.

Yaş fark etmeksizin her kesim insanın hayatının belirli dönemlerinde kaygı ve korku duygularının oluştuğuna dikkat çeken Kurtay, “Her insanın, yaşam süresi boyunca edindiği tüm olgular kişisel gelişimi için oldukça önemlidir. İnsan sosyal bir varlıktır ve her zaman sosyal yaşama ihtiyaç duyar. Kimi dönemlerde uzanacak el arar, kimi dönemlerde paylaşma ihtiyacı duyacağı kimseleri arar. Bu nedenle insanoğlu başkalarına her zaman ihtiyaç duymuştur. En küçüğünden en yaşlısına kadar hemen hemen herkes hayatının belirli dönemlerinde kaygı ve korku duyguları yaşar. Herhangi bir durumda hissettiğiniz belirli bir tür rahatsız edici korkunun yerini hiçbir zaman rahatlık duygusu almayacaktır. Fobilere dönüşebilen bu korku duyguları, kişinin yaşamı en verimli şekilde değerlendirmesini etkileyen önemli faktörler haline gelir. Stres, korku, kaygı gibi duygular kişinin hayatına bir noktada hâkim olabilir ancak bunlar profesyonel tedavi öncesinde ve sonrasında bireysel çaba ve yöntemlerle yönetilebilen olgulardır. Bizi sınırlayan düşünce ve duyguları kontrol altına almanın ve hayattan en iyi şekilde yararlanmanın yolu öncelikle korku, kaygı, fobi gibi kavramları doğru tanımlamak, bunların nedenlerini ve tanı noktalarını doğru değerlendirmektir.” dedi.

“Korku, zihni ve bedeni etkileyen tehlikeye karşı bir savunma mekanizmasıdır”      

Korku ve fobinin tanımına değinen Kurtay, “Korku, her normal insanın sahip olduğu duygusal bir tepkidir ve hepimizdeki hayatta kalma mekanizmasının bir parçasıdır. Bebeklikten yaşlılığa kadar hayatta kalma içgüdümüz olduğu sürece hepimiz tehlikeyi algıladığımızda korkuyla tepki veririz. Korku, zihni ve bedeni etkileyen tehlikeye karşı bir savunma mekanizmasıdır. Korku bir koruma görevi görür. Bizi tehlikeye karşı uyarır ve onunla başa çıkmaya hazırlar. Fobi ise aşırı derecede tehlike veya zarar verme potansiyeli olan, anlamsız veya mantıksız gelen bir şeyden veya durumdan duyulan korkudur. Bu korku ve sıkıntı durumu çoğu zaman kişinin bir nesneden veya durumdan uzaklaşmasına neden olur.” şeklinde ifade etti.

“Aşırı kaygı ve korkuya yatkın olan çocuklar ve gençler genellikle bu özellikleri ebeveynlerinden alırlar”

Fobiye sebep olan faktörleri açıklayan Kurtay, “Bazı insanların fobilerini geliştirme ve abartma olasılıkları diğerlerine göre daha fazladır. Her konuda aşırı kaygı ve korkuya yatkın olan çocuklar ve gençler genellikle bu özellikleri ebeveynlerinden alırlar. Ailelerde kaygının devam etme eğilimi genellikle biyolojik ve genetik faktörlerle açıklanmaktadır. Nesiller boyunca devam eden belirli biyolojik özellikler, beynin kimyasal ruh halini düzenleyici işlevlerini etkiler, ancak bunlar öncelikle bir kişinin kaygı uyandıran unsurlara ne kadar hassas ve etkili bir şekilde tepki vereceğini belirler. Daha temkinli ve utangaç bir mizaca sahip kişilerin, aktif ve maceracı bir mizaca sahip olanlara göre fobi ve korku geliştirme olasılığı daha yüksektir. Fobilerin sürmesinde ve ortaya çıkmasında çok önemli rol oynayan gözlemsel öğrenmenin etkisi de en az biyolojik faktörler kadar etkilidir. Fobik gelişimsel stil, dünyayı öğrenme ve anlama sürecinde, ebeveynlerin ve çevresindeki kişilerin nesnelere ve durumlara tepkilerini gözlemleyerek, şekil ve ortamları taklit ederek neyin güvenli, neyin tehlikeli olduğunu öğrenir. Tehlikeye aşırı tepki gösteren ve dikkatli davranan ebeveynlerin çocukları, dünyayı aynı şekilde yorumlama eğilimindedir.” şeklinde aktardı.

“Sosyal fobi Kişinin yaşamının pek çok alanında kaygı ve korkuya neden olduğundan yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir”

Kaygı bozukluğu olan sosyal fobinin başkaları tarafından olumsuz değerlendirilme veya aşağılanma korkusundan kaynaklandığını belirten Kurtay, “Sosyal fobi, diğer insanlarla etkileşimi içeren sosyal durumlarda ortaya çıkan bir kaygı bozukluğudur. Rahatsızlık, başkaları tarafından olumsuz değerlendirilme veya aşağılanma korkusundan kaynaklanır. Sosyal anksiyete bozukluğu olarak da bilinen bu bozukluk toplumda yaygın bir sorundur. Kişinin yaşamının pek çok alanında kaygı ve korkuya neden olduğundan yaşam kalitesini olumsuz etkilemektedir. Topluluk önünde konuşma veya yüksek statüdeki insanlarla tanışmak gibi özel durumlarda ortaya çıkan sosyal fobinin hafif biçimleri bulunurken, hemen hemen her sosyal etkileşimde ortaya çıkan daha ciddi sosyal fobi türleri de vardır. Sosyal fobisi olan bazı kişiler alışveriş yapmak, yön sormak ve güvenlik görevlilerini selamlamak gibi günlük etkileşimler sırasında yoğun kaygı yaşarlar. Bu, kendi başına tedavi edilemeyen, ancak bilişsel davranışçı terapi ile tamamen ortadan kaldırılabilen kronik bir hastalıktır.” ifadelerini kullandı.

“Sosyal anksiyete bozukluğu genellikle 13 yaş civarında başlar”

Sosyal fobinin oluşum nedenlerine de değinen Kurtay, “Sosyal anksiyete bozukluğunun tek bir nedeni yoktur. Genetik faktörler bu bozukluğun gelişiminde güçlü bir etkiye sahiptir. Ailenizde birisinin sosyal fobisi varsa, başkalarının da sosyal fobi geliştirme riski artar. Ek olarak, beynin korku tepkilerini kontrol eden amigdala adı verilen kısmının aşırı aktivitesi de fobilerin gelişimini tetikleyebilir. Sosyal anksiyete bozukluğu genellikle 13 yaş civarında başlar. Çocuklukta yaşanan istismar, zorbalık veya alay geçmişiyle ilişkili olabilir. Sosyal fobiye neden olabilecek diğer faktörler olarak; Utangaç mizaçlı çocuklar, yetişkinliklerinde sosyal kaygı bozukluğuna yakalanma riski altındadır. Kontrolcü veya baskıcı ebeveynleri olan çocuklar sosyal fobi açısından yüksek risk altındadır. Görünümü veya sesiyle ilgili sağlık sorunu olan kişilerde sık görülür.” ifadelerine yer verdi.

Kişide sosyal fobinin yansıttığı belirtilere yer veren Kurtay, “Sosyal anksiyete bozukluğuna eşlik eden duygusal ve fizyolojik belirtilerden bazıları; anksiyete, korku, sinirlilik, yüzde kızarıklık, çarpıntı, aşırı terleme, nefes darlığı, ağız kuruluğu, kıarın ağrısı mide bulantısı, baş dönmesi, bulanık görme, acil idrara çıkma ihtiyacı, ellerde ve seste titreme şeklinde sayılabilir.” şeklinde sıraladı.

“Unutulmaması gereken önemli nokta vakit kaybetmeden uygun uzmana başvurmaktır”

Fobilerin tedavi sürecinde kaygının nedenleri ve onu tetikleyen faktörler bilişsel olarak detaylı bir şekilde incelenebileceğini ifade eden Kurtay, “Her psikolojik durumda olduğu gibi fobiniz varsa profesyonel yardım almalısınız. Korku çoğu zaman günlük yaşamı sınırlayacak boyutlara ulaşır ve hatta iş ve sosyal yaşamı olumsuz yönde etkileyebilir. Kaygı bozuklukları üzerinde çalışan profesyoneller fobiler üzerinde de rahatlıkla çalışabilirler. Tedavi sürecinde kaygının nedenleri ve onu tetikleyen faktörler bilişsel olarak detaylı bir şekilde incelenebilir. Ayrıca kısa vadede oldukça etkili olan bazı eylem yöntemleri de vardır. Terapist ve danışan birlikte terapötik süreç ve yönteme karar verir ve bunları uygulamaya başlar. Diğer deneklerle iş birliğini içeren terapötik süreçlerle karşılaştırıldığında bu nispeten kısa bir süreçtir ve sonuçlar spesifik olarak gözlemlenebilir. Unutulmaması gereken önemli nokta vakit kaybetmeden uygun uzmana başvurmaktır.” şeklinde kaydetti. (İLKHA)

Exit mobile version