Doktorlardan Sağlık Bakanı Koca’ya “Gazze” mektubu

Filistin'deki katliama dikkat çekmek için Türkiye'deki bir grup doktor, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya mektup yazarak mail yoluyla iletti.

Filistin’de yaşanan soykırıma tahammül edemeyen Gaziantep’teki hastanelerde çalışan bir grup doktor, Gazze’deki insanlık dramına sessiz kalmama adına çağrıda bulunduğu mektupta, geçmişte Bosna’daki zulme karşı seslerini yükseltemeyen Müslümanların yaşadığı hayal kırıklığını hatırlattı.

Gazze’deki son olaylarda Türkiye’nin beklenen desteği vermediğini ve Gazzelilerin Türkiye’den daha fazla yardım beklediğini ifade eden doktorlar, ticari ve diplomatik ilişkilerin devam etmesinin vicdanları sızlattığını ve Türkiye’ye yakışmadığını belirttiler.

Gelecek nesillere bu utanç verici durumu anlatmak istemediklerine vurgu yapan doktorlar, Türkiye’nin siyonist işgal rejiminin katliamına karşı nasıl durduğunu ve Müslüman soykırımını nasıl engellediğini anlatmak istediklerini dile getirdi.

Uluslararası hukukun çöktüğünü, BM’nin öldüğünü ve sadece umudun kaldığını belirten doktorlar, Gazze’de bir sahra hastanesi kurulması için sağlık çalışanları olarak gönüllü olduklarını ifade etti.

Türkiye’nin desteğini beklediklerini ve umudu yeşertmek için birlikte destan yazmayı umduklarını belirterek çağrılarına son veren doktorların Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya gönderdikleri mektubun tam metni şöyle:

Sayın Bakanım,

Bizler ilkokul ve lise yıllarında eğitim görürken Bosna’da Müslümanlara yapılan zulmü büyüklerimizden dinlerdik. O yıllarda Müslümanların hamiliğini yapacak güçlü bir Müslüman ülke olmadığı için Müslümanlar cılız bir sesle Sırpları kınamış ve Bosna’ya giden Türk uçakları Bosna’ya yardım edemeden geri dönmüşlerdi. Bu olayları televizyon ve gazetelerden takip eden büyüklerimiz yaşananları bize anlattığında ‘Müslümanlara karşı böyle bir soykırım yapılıyordu ve siz hiçbir şey yapamadınız mı?’ şeklinde tepkiler verdik. Müslüman dünyasına rağmen yaşananlara anlam verememiştik ve yaşananlar bizi oldukça yaralamıştı.

2002 yılında İslam dünyasının da hamiliğini yapacak bir umut doğdu. Bu umut dalga dalga gerçeğe dönüşmeye başladı. Kimi zaman kızdık, gücendik ama Müslümanların maslahatı için küslüğümüzü sandığa asla yansıtmadık. Biliyorduk ki bu hareket tüm Müslümanların hamiliğini yapacak kudrete sahip. Biliyorduk ki Müslümanların geri planda durduğu dünya siyasetinde ön plana çıkma şansı bu hareketle gerçekleşecek. Biliyorduk ki bu hareket güçlü oldukça Müslümanlar daha az acı çekecek. Biliyorduk ki bu hareket sendelerse Gazze düşer, Kudüs düşer. Bunun için siyasetten beklentilerimiz olmasa da seçim zamanları küs olanların kapısına gittik ve küslüğün sandığa yansımamasının önemini anlattık, Müslümanların maslahatı için bu hareketin önemini anlattık.

Yanılmadık Sayın Bakanım. Bu hareket savunma sanayisinde bağımsız olmamız gerektiğini vurgulayarak İHA ve SİHA’lar üretti, TEKNOFEST’ler düzenledi, askeriyesini oldukça güçlendirdi. Tüm İslam alemine yeniden bir olma umudu verdi, eski ihtişamlı günlere dönüş sinyali verdi. Biz de umutlandık hem de çok umutlandık.

Ama Sayın Bakanım,

Gazze’de yaşanan insanlık dramında herkes gibi biz de bizden bekleneni yapmadık, yapmıyoruz. Gazzelilerin kendi ırkdaşlarından daha çok bizlerden yardım beklediklerini hissediyoruz. Sadece Gazzeliler değil Türkiye’de yaşayanlar olarak biz de en az Gazzeliler kadar Türkiye’mizin bu katliama sessiz kalmayacağına inandık. Gazze’den yüzlerce yaralı çıkardık ancak bu cılız bir yardım olarak ortada durmaktadır. Daha doğrusu Türkiye’den beklentilerin oldukça uzağında kalan bir yardımdır.

Gazze’de en çok umut kırıldı, tüm mazlum Müslüman coğrafyalar Türkiye’den yana hayal kırıklığı yaşamakta. Mazlum coğrafyaların umudu olmayı bırakın, Zalim israil ile ticari ve diplomatik ilişkiler dahi kesilmedi. israil ile devam eden ticaret vicdanlarımızı sızlatmakta, Türkiye’ye yakıştırılmamaktadır.

Sayın Bakanım,

Yarın çocuklarımıza Gazze’de bugün yaşananları anlattığımızda çocuklarımızdan ‘Sizlere rağmen böyle bir katliam nasıl gerçekleşti, sizler hiçbir şey yapmadınız mı?’ serzenişini duymak istemiyoruz. Türkiye Yüzyılı’nda çocuklarımıza böyle bir utancı anlatmak istemiyoruz. Bunun yerine 2002’de doğan ve Müslümanlara umut aşılayan hareketin tek başına da olsa israil katliamına nasıl karşı durduğunu, Müslüman soykırımı yaşanmasına nasıl engel olduğunu anlatmak istiyoruz.

Vicdanlarımız yaralı, kardeşlerimiz yaralı, insanlık yaralı. Daha da kötüsü uluslararası hukuk öldü, BM öldü, bütün Batı değerleri öldü. Şu anda sadece umut hayatta. Lütfen ölmesine izin vermeyin. Sağlık çalışanları olarak her şeyimizle destek vermeye hazırız. Gazze’nin Refah semtinde kurulacak sahra hastanesinde gönüllü olarak çalışmaya hazırız. Refah’ta kurulması mümkün olmaması durumunda Mısır’da Refah Sınır Kapısı yakınında açılarak Gazzelilerin sağlık hizmetlerine erişiminin sağlanması, Gazze’den Mısır’a giriş-çıkışların yaralılar için kolaylaştırılması zaruri ve ivedi ihtiyaçtır. Hamimiz siz olun ki destan yazalım, umudu yeşertelim.

Dualarımız ve saygılarımızla…” (İLKHA)

Exit mobile version