Ne zaman kötü ve istenmeyen bir olayla karşılaşırsa, ‘Eğitim şart’ der, eğitimin önemine vurgu yaparız. Yine nerede ve ne zaman kitap okuma, ilim ve benzeri konular üzerine konuşma yapılsa, mutlaka şöyle deriz: Yüce dinimiz okumaya büyük önem vermiştir. Kur’an-ı Kerim ilk emri oku olmuştur. Dolayısıyla bireylerin kendilerini geliştirmelerine, topluma katkı sunmasına ve ülkesinin refahına katkı sunmasına eğitim denir.
Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Japonya, İsviçre, İsveç, Norveç, Hollanda, Avustralya, Almanya, Danimarka ve Finlandiya gibi en iyi eğitim ve en iyi eğitim sistemine sahip ülkelere baktığımızda, halkların refah içinde mutlu yaşadığını görmekteyiz. İlginçtir bu ülkelerden bazılarında eğitim bakanlığı dahi yoktur. Bu her ferdin eşit bir şekilde eğitimden yararlanması anlamına gelir.
Bizde öyle mi? Hangi siyasi iktidar gelirse gelsin gözünü 20 milyon öğrenci ve 1 milyon 500 bin dolayında eğitimcinin bulunduğu bu devasa sistemi kendi kontrolü altına almak ve bunun üzerinden siyasi rant elde etmek üzerine kurar. Nitekim yıllarca iktidarda kalan siyasi partiler dahi sürekli Milli Eğitim Bakanı değiştirir ve gelen bir öncekinin yanlışlarını sıralar durur. Ama her nedense hiçbir dünyadaki başarılı örnekleri alıp uygulamaya koymayı düşünmez.
Kısaca eğitim sadece birey olarak bizi ilgilendirmiyor. Toplumu ve ülkeyi de ilgilendiriyor. Yani birimizin başarısı toplumun, toplumun başarısı ülkenin başarısı anlamına gelir ve başarıdan da başarısızlıktan da hepimiz payımıza düşeni alırız. Bugün ülkemizin her alanda gelişmiş ülkelerin geride kalmasının temel nedeni eğitim değil midir?
Biz neden başarısızız?
Biz neden başarılı olamıyoruz?
Neden, neden deden?
Bu sadece anketlerde bazı siyasi partilere oy verenlerin az eğitimli olmasından mı, yoksa bazı siyasi partilere oy verenlerin çok eğitimli olmasından mı kaynaklanıyor. Aslında her ikisi de. Bir başka neden var ki o daha vahim. Bu tabloya bakıp cesaret alan liyakatsiz yöneticilerin durumdan vazife çıkartarak gerçekleştirdiği uygulamalar ‘Yok artık’ dedirtiyor.
Bu uygulamalar ile ilgili çok sayıda ihbar aldım. Gazeteci olarak bu ihbarları araştırdım. Bazıları gerçek dışı çıktı, bazıları ise hayrete düşürdü. Bunlardan biri de Kayapınar Türk Telekom Mesleki Teknik ve Anadolu Lisesi’nden geldi. Bu konuda henüz bir müfettiş soruşturması veya yargıya intikal etmiş ya da sonuçlanmış bir durum söz konusu olmadığından isimler bende saklı kalacak.
Söz konusu eğitim yuvasında sırtını bir siyasi görüşe ve bir sendikaya dayayarak, ‘astığım astık, kestiğim kestik’ anlayışı hâkim. İddialar öyle yenilir yutulur cinsten değil. Yetkililerin biran önce harekete geçerek konuyu derinlemesine araştırması gerekiyor. Öne sürülen iddialarda bazıları şöyle:
‘İki kadın öğretmen uygulanan sürekli mobbing üzerine atama isteyip gitti.’
‘Bazı veliler ile hakaretten dolayı karakollu olundu.’ (Alişer Polis Merkezinde bu velilerin şikayetleri bulunmaktadır.)
‘Öğrencilerin selam vermelerine küfre varan hakaretle karşılık verme ve bunu törenlerde sürdürmek.’
‘Öğretmenlerin, öğrencilerin talebi üzerine bozuk pencerelere ve kapıların onarılmasını istemesine, (Sizin gibi eğitimcileri okulumda istemiyorum karşılığının verilmesi.)
‘Okula ait bazı malzemelerin hiçbir resmi işleme tabi tutmadan 10-12 günlüğüne 4 bin liraya kiraya verilmesi.’
İddialar böyle ve ağır. Daha ağırları vardı, ancak emin olmadığım için şimdilik yazmıyorum. Diyarbakır eğitim sıralamada iyi yerde değil. Ancak son yıllardaki çalışmalar Diyarbakır Valisi Ali İhsan Su ve İl Milli Eğitim Müdürü Murat Küçükali’nin gayretleri sonucu en azından geriye gidiş durmuş, istikrarlı bir yükseliş başlamıştır. Bu yükselişi baltalayan yöneticiler zikri-fikri ne olursa olsun uyarılmalı, gerekirse eğitimdeki bu yükselişe ket vuranlar ayıklanmalı.
Sevgiyle kalın.