9 Eylül 1923 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde kurulan günümüz CHP’sini anlamak gerçekten çok zor. Bir türlü iktidara gelemiyor, gelmek mi istemiyor veya gelmesine engel mi olunuyor, bilemiyorum. CHP, siyasi ideolojisini sosyal demokrasi ve Atatürkçülük olarak tanımlar. Merkez sol siyasi yelpazede yer alır. Tüzük ve programında belirtilen ideolojilerin yanında demokratik sosyalist ve sosyal liberal eğilimleri de içinde barındırır.
Yüzde 10 ile yüzde 25 oy bandına sıkışıp kalan ve bir türlü iktidara gelemeyen CHP, neden bu duruma düşüyor, neden tüzüğünde yazılanları uygulamıyor. Bugün bir kesim sevmese de, yaptıkları eleştirilse de veya beğenilmese de kurucusu Mustafa Kemal Atatürk gibi ‘devrimci’ olamıyor. Son haftada yaşadıklarımız sanırım bunların cevabını veriyor. İlk önce CHP’nin Afyonkarahisar Belediye Başkan adayı Burcu Köksal’ın profiline ve söylediklerine bir bakalım.
2007 yılında CHP Afyonkarahisar İl Kadın Kolları Başkanı olan Burcu Köksal, CHP’den 4 dönem milletvekilliği yaptı. CHP’nin TBMM’deki üç grup başkan vekilinden biri olan Köksal, son kurultayda koltuğunu Özgür Özel’e bırakan ve Ankara’da bir ofis tutup olanları izleyip yanındakiler ile geleceğe yönelik planlar yaptığı iddia edilen Kemal Kılıçdaroğlu’nun en hararetli savunucularından biriydi.
Burcu Köksal, Afyonkarahisar mitinginde Genel Başkanı Özgür Özel’in otobüsün içinde bulunduğu sırada Kürtlerin en büyük, Türkiye’nin üçüncü büyük siyasi partisi ve seçmenine yönelik olarak, ‘Seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak’ diyerek ayrımcı ve faşist söylemlerde bulundu. Genel Başkan Özel ve bazı partililerin ‘dil sürçmesi’ demesine rağmen geri adım atmadı.
CHP’liler, seçime günler kala bu sözleri unutturmak isterken, bu kez devrik Genel Başkan Kılıçdaroğlu tarafından partiden ihraç edilen Bolu Belediye Başkanı ve adayı Tanju Özcan sahneye çıtı, içindeki zehri boşaltı. Özcan, Köksal’ın sözlerinin daha ilerisine giderek, ‘Ben DEM Partisi ile işbirliği yapılmaması görüşündeyim. Ben DEM Partililer ile bırakın işbirliği yapmayı, aynı kaldırımda bile yürümemeyi tercih ediyorum’ diyerek tam bir kafatasçı tutum sergiledi.
DEM Parti özellikle İstanbul, Antalya, Adana, Mersin, Aydın ve Manisa gibi kentlerde seçimin kaderini belirleyebilir. Dolayısıyla bu söylemler bu ve benzeri kentlerdeki adayların işini zorlaştırdı. Durum böyle olunca da en sert tepki haklı olarak CHP’nin gelecekteki genel başkanı ve cumhurbaşkanı adayı olarak görülen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan geldi. İmamoğlu, Köksal’a yönelik, ‘Ya kendine başka iş bulacak ya da başka parti’ diyerek parti yöneticilerinin ilerisine giderek resmen kapıyı gösterdi.
Anımsanacağı gibi daha önce Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek de DEM Parti’ye kongre için salon vermemiş, görev yaptığı süre içinde HDP’lilerden gelen hiçbir görüşme talebine olumlu cevap vermemişti.
Tüm bunlar son seçimlerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde oylarını hatırı sayılır ölçüde arttıran CHP’li adayları da zora soktu. Benim de şahit olduğum sahada canla başla çalışan CHP Diyarbakır adayları, seçmene tüm bu olan bitenleri anlatmakta güçlük çekiyor, sıkıntı yaşıyor.
Gördüğüm, duyduğum, kulis bilgilerinden elde ettiklerime göre, 31 Mart’ta olası bir başarısızlıkta kıyamet kopacak, kılıçlar çekilecek, CHP’nin içindeki hesaplaşma yüksek sesle gerçekleşecek. Olası bir başarıda ise bu sessiz sedasız halledilecek. Yani yine hizipçilik CHP’nin içini kemirmeye devam edecek. Bir başka tabirle CHP’yi bu hizipçilik yiyip bitirecek ve iktidar yüzü görmesini engelleyecek.
Gelelim İYİ Parti kurucusu ve Genel Başkanı Meral Akşener’e, ‘Biz büyük bir risk aldık. Tek başımıza sizin karşınıza çıkıyoruz, beyefendilerin karşısına çıkıyoruz. İkna edebilirsek oy alacağız, ikna edemezsek oylarını alamayacağız. Ben bir de üstüne üstlük bugüne kadar hiçbir liderin yapmadığı bir şey yaptım. Var saydık, oy vermediniz. Ben evime döneceğim. Siyasetin s si ile meşgul olmayacağım. Daha bunun ötesi var mı? Kendimi koymuş durumdayım’ diyerek başarısızlıkta siyaseti bırakacağını söyledi. Akşener’in başarı ve başarısızlık ölçüsü nedir bilmiyorum. Ama yaptıkları ile siyaseti çoktan bırakması gerektiğine inanıyorum. Zaten bunun o yapmasa halk yapacak.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a gelince; siyaseti bırakacağına zerre ihtimal vermiyorum ve sağlığı el verdiği sürece siyasete devam edeceğini düşünüyorum. Bıraktığı gün ise yerine aileden birini getireceğine inanıyorum.
Sevgiyle kalın.
YORUMLAR