Şevval ayında tutulan “6 gün” orucunun fazileti

Fetva Kurulu, "Şevvâl kamerî/hicrî ayların onuncusudur. Bu ayda "6 gün" oruç tutmak sünnettir ve fazileti büyüktür." diye belirtti.

Fetva Kurulu, “Şevvâl kamerî/hicrî ayların onuncusudur. Bu ayda “6 gün” oruç tutmak sünnettir ve fazileti büyüktür.” diye belirtti.

TTİHADUL ULEMA Fetva Kurulu “Şevval ayında tutulan “6 gün” orucunun fazileti ” hakkında bilgilendirmede bulundu.

Açıklamada, şu ifadelere yer verildi.

“Şevvâl kamerî/hicrî ayların onuncusudur. Ramazan ayından sonra gelmekte ve Müslümanlar bu ayın ilk gününde Ramazan Bayramı’nı kutlamaktadır. Buna ek olarak Hac aylarının da ilkidir. Sonrasında zilkade ve zilhicce ayları gelir. Bu ayda “6 gün” oruç tutmak sünnettir ve fazileti büyüktür. Bununla ilgili Resulullah (aleyhissalatu vesselam) şöyle buyurur: Her kim ki Ramazan orucunu tutar, şevval ayından da 6 gün eklerse yılın tamamını oruçlu gibi geçirmiş olur (Müslim, Sıyâm, 204, No: 1164). İmam Nevevî “yılın tamamını oruçlu gibi geçirmiş olur” cümlesini şöyle açıklar; tüm sene oruç tutmuş gibi olur. Çünkü bir iyiliğe on katı sevap vardır. Ramazan on aya, altı gün ise iki aya denk gelir. Bu orucu tutan kimse sabah ezanından (imsak vaktinden) önce niyet getirebileceği gibi, oruca münâfi bir davranışta bulunmamışsa öğle vaktinden öncesine kadar da niyet getirebilir. Bayramın ilk gününde oruç tutmak âlimlerin ittifakıyla haramdır. Sonraki günlerinde bu orucu peşi sıra tutmak daha faziletli olmakla birlikte ayrı ayrı da tutulması durumunda sünnet yerine getirilmiş olur (Şerhu Müslim, VIII, 61).

Şevvâl oruçlarını pazartesi veya perşembe ile eyyâm-ı biyd (aydınlık günler) olarak adlandırılan ayın en parlak olduğu hicrî 13, 14 ve 15. günlerine denk getiren kimse -İnşâAllah- her iki günün ecrini alır. Yine Ramazan ayından kazası kalanlar, şevvâl günlerinde bu oruçlarını tuttukları takdirde -İnşâAllah- hem kazaları yerine gelmiş olur hem de bu ayın sevabına nail olurlar. Yalnız bu şekildeki oruç, başlı başına 6 gün orucuna niyet getirilerek tutulan oruç gibi de olmaz (Remlî, Nihâyetü’l-Muhtâc, III, 208).” (İLKHA)

Exit mobile version