Şubat ve şehadet ile ilgili İLKHA muhabirine konuşan şehit yakınları, şehitlerin toplumlara, cemiyetlere birer önder olduklarını, şehitliğin imrenilecek bir makam olduğunu ifade ettiler.
Mavi Marmara’da şehit olan Cengiz Songür’ün oğlu ve aynı zamanda Mavi Marmara Derneği Genel Başkanı Beheşti İsmail Songür, “Şehitleri konuşurken genelde hep onları son anlarıyla hatırlıyoruz ama şehitlerin, şehit hayatlarının farklı özellikleri var. Onlar güzelliği, iyiliği, yardımı, ibadeti hayatlarının her anına yaymış ve güzel hayatının sonucunda da rabbi ile pazarlık yapmış, canını cennet karşılığı Rabbini satmış kimselerdir. Şubat ayına girdiğimiz şu günlerde İslam dünyasında aslında çok önemli şehitlerimiz var. Hasan el Benna, İskilipli Atıf Hoca, Malcolm X, Necmettin Erbakan hocamız ve bunlar gibi ismini hatırlayamadığımız onlarca şehidimiz var. Allah içimizden örnek kimseleri yanına şehitlik ile alarak toplumlara yol gösteriyor. Şehit sadece rabbiyle güzel bir anlaşma yapan değil, aynı zamanda toplumlara ve cemiyetlere, cemaatlere güzel bir muştu olmuştur. Onlara yol gösteren kimselerdir. İslam dünyası ne zaman ki şehitliği tekrar özler, ister ve onun için çabalarsa, rabbimiz bu topraklara tekrardan zaferleri nasip edecektir.” dedi.
Beheşti İsmail Songür
“Şehadetle taşlanmış bir ölüm rabbi ile yapılmış en güzel anlaşmadır”
Songür, “Şimdi Gazze sınırında 30 bin şehidimiz var. Bunların birçoğu daha buluğ çağına ermemiş çocuklardan oluşuyor. Terör devleti israilin saldırıları ile hepsi şehit ediliyor. Bizim orada gördüğümüz aslında çok ilginç bir şey var. İslam dünyası şu anda şehitlik nedir? Şehit nasıl olur? kavramını Gazze’den görmek zorunda. 4-5 evladına şehit vermiş bir anne ‘hasbunallah ve nimel vekil’ diyor, asla isyan etmiyor. Bunu bir kazanç olarak görüyor. Çünkü biliyor ki alemlerin rabbi olan Allah o canlar karşılığında nice zaferler nasip eyleyecektir. Dünyaya materyalist gözlerle bakan bu emperyalist akıl ölümü bir son olarak görüyor. Hayır! ölüm bir son değildir. Hatta şehadetle taşlanmış bir ölüm rabbi ile yapılmış en güzel anlaşmadır. Onun için bizler de şubat ayında şehit olan tüm şehitlerimizin yolunu sürdürmek için uğraşacağız.” diye konuştu.
Harun Yaldız
“Mavi Marmara’da, Çanakkale’de olduğu gibi imanımız hala güçlü”
Mavi Marmara’da şehit olan Fahri Yadız’ın oğlu Harun Yaldız, “Şu an 2024 Şubat ayındayız. Yine tekrardan şehadet ayını kutlamaktayız. Bizler şubat ayında şehadeti tadıyoruz. Şubat ayında şehitlerimiz olduğu için bu ayın her bir gününde, geçmişte vermiş olduğumuz şehitlerin hatırasını bir kez daha yaşamış oluyoruz. Filistin başta olmak üzere birçok ülkedeki birçok coğrafyadaki insanların acısını bizler de tadıyoruz. Ailemizden şehit verdik. Gazze’de şu an şehitler veriyoruz. Doğu Türkistan’da şehitler verdik. Erbakan Hoca’nın Filistin için ‘bir gün israile öyle bir tokat atacağız ki, hayatı gözünün önünden Gazze Şeridi gibi geçecek’ diye çok güzel bir sözü var. Biz buna inanıyoruz. Çünkü israilin çöküşü yakındır. Bizim imanımız var. Mavi Marmara’da, Çanakkale’de olduğu gibi imanımız hala güçlü. Doğu Türkistan’daki coğrafyamızla inşallah bütün bu kötülüklerden uzaklaşmış bir şekilde tekrardan İslam bayrağını dikeceğimize inanıyoruz.” şeklinde konuştu.
Hüseyin Öztürk
“Şehitlik nasip meselesidir, şehadet makamına erişenlere imreniyorum”
Şehit Metin Yüksel’in arkadaşı ve Birlik Vakfı İstanbul Şube Başkanı Hüseyin Öztürk, “Şubat ve şehadeti birbirine paralel olarak düşündüğümüzde, şubat ayında özellikle çok fazla şehidimiz var. Şehitlerimizden en önemlilerinden biri İstanbul’daki arkadaşımız, kardeşimiz yıllarca beraber olduğumuz Metin Yüksel. Metin Yüksel’i rahmetle anıyorum. Şehitlerimiz o kadar çok ki isim isim saymak zor. Özellikle Gazze’de hala şehit vermeye devam ediyoruz. Orada çocuk, kadın, erkek, yaşlı demeden katlediliyorlar ve şehadet makamına erişiyorlar. Cenabı hak onlara şehitliği nasip ediyor. Şehitlik nasip meselesidir. Ben şahsen şehadet makamına erişenlere imreniyorum. Hakikaten herkese nasip olmaz. Onlar önder insanlardır. Onlardan ders almak lazım. Makamları âli olsun, mekânları cennet olsun. Bizler de onlara layık olmaya çalışmalıyız. Elhamdülillah layık olmaya da çalışıyoruz.” dedi.
“Şehitlerin mücadelesi gençlere anlatılmalı”
Şehitleri ve şehitliği gençlere daha fazla anlatmak gerektiğini hatırlatan Öztürk, “Gençlerin bunları bilmeleri, şehitliğin ve şehadetin ne olduğunu öğrenmeleri gerekir. Şehitlerin bu makamlara nasıl ulaştığını, nasıl şehit olduklarını, neden şehit olduklarını, ne için şehit olduklarını bilmeleri gerekir. Bu şehitler İslam davası, Müslümanlık için şehit oldular. Bu uğurda canlarını verdiler. Aydınlık yarınlar için, birliğimiz, kardeşliğimiz ve gelecekte İslamiyet’in hâkim olması için şehit oldular. Kendilerine rahmet diliyorum.” diye konuştu.
Recai Yurdan
“Şehitlere olduğu gibi, ailelerine de sahip çıkmalıyız”
Bosna’da şehit olan Selami Yurdan’ın ağabeyi Recai Yurdan, “Şehitlerimizin yolunu sürdürmek için mücadele ediyoruz. Biz şehitlerimizi biliyoruz ki onlar gök kubbede altın harflerle isimleri yazılan zatlardır. Şehitler bizim sembol ve değerlerimizdir. Şehitlerimize sahip çıkmalıyız. Şehitlere olduğu gibi, ailelerine de sahip çıkmalıyız ki şehidin kıymeti bilinsin, gelecek nesillere ulaştırılsın. Ümmetin değeri olan şeyh Sait Efendi, Üstad Bediüzzaman, Halit Cibran gibi nice değerlerimiz var. Nedense Türkiye’de bunlardan bahsedilmiyor. Bunların kabirleri gündeme getirilmiyor. Türkiyeli Müslümanlardan ve bu hükümette nasıl ki İskilipli Akif Hocamızın kabri şerifleri DNA testi yapılarak bulunup kendi memleketine defnedilmişse diğer önderlerimiz, şehitlerimiz için de aynı şeyin yapılmasını istiyoruz. İnsanlarımız gitsin o kabirlere Fatiha okusunlar.” şeklinde konuştu.
“Şehitlerimizi unutmayacağız! İsimlerini her zaman gündeme getireceğiz”
Şubat ayında şehit ailelerinin ziyaret edilerek küçük hediyelerle gönüllerinin alınması gerektiğini belirten Yurdan, son olarak şu ifadeleri kullandı:
“Allah katında şehit ailelerine sahip çıkmanın şehit kadar değeri vardır. Çünkü o şehitlerin bize ihtiyacı yok. Bizim, çocuklarımızın ve gelecek neslimizi o şehitlere ihtiyacı var. Eğer bizler sembol şehitlerimizi anlatamazsak bunun vebalini çekeriz. Türkiye’de yüzlerce şehidimiz var. 1980 öncesi Akıncı abilerimiz, 1980 sonrası dünyanın değişik coğrafyalarında ümmetin yarası olduğu için ümmetin feryadına koşan, Afganistan’da Patani’de ve dünyanın değişik coğrafyalarında şehitlerimiz var. 90’lı yıllara geldiğimizde de maalesef ülkemizde zalimler tarafından şehit edilen, özellikle Doğu ve Güneydoğu’da abilerimiz, kardeşlerimiz var. Bizler o şehitleri unutmayacağız. Kobani olaylarında Yasin Börü ve arkadaşları, sonrasında Aytaç Baran ve daha niceleri şehit oldular. Biz bunları unutmuyoruz. Metin Yüksel’i unutmadığımız gibi Orhan Korkmaz’ı, İbrahim Kızmaz’ı da unutmayacağız. Onların isimlerini her zaman gündeme getireceğiz. Şehit Selami Bosna Hersek cephesinde şehit düştüğü zaman onun şehadet haberi evimize geldi. Başta babam olmak üzere şehidimize sahip çıktık. Onunla şeref durduk. Babamın Beyazıt Meydanı’nda Müslümanlara, ‘benim 5 oğlum daha var, değil 5 oğlum, 5 milyon oğlum daha olsa Allah yolunda feda etmeye hazır bir babayım’ demişti. Şehidin ailesi şehidine sahip çıkarsa ve şehidin arkadaşları da şehit ailelerine ihtiram gösterilirse inanın ki bereketi daha çok olur. Biz bunun bereketini, Selami Bosna Hersek’te şehit olduktan sonra gördük. Selami’nin şehadetinden sonra onlarca insanın şehit olduğunu, yüzlerce insanın gazi olarak Türkiye’ye döndüğünü biliyoruz.” (İLKHA)