Malatya’dan hükümete çağrı

İsrail’le ticaret, Filistin'e ihanettir! "Anadolu’da yetişen meyve-sebze, Gazze’de çocukları öldüren katil sürüsünün öğününü süslemektedir"

Malatya’da bir araya gelen yüzlerce kişi, Türkiye’den siyonist işgal rejimle yapılan ticareti protesto ederek, “israil’le anlaşmalar iptal edilsin! israil’le diplomatik ve ticari ilişkiler kesilsin! israil’i koruyan üsler kapatılsın!” diyerek yetkilere çağrıda bulundular.

İşgalci siyonist rejimin Gazze’de 7 Ekim’den bu yana sürdürdüğü soykırım 159 gündür devam ederken, şimdiye kadar şehit 31 bin 45’e, yaralıların sayısı ise 72 bin 654’e yükseldi. Mağdurların yüzde 73’sinin kadın ve çocuklardan oluştuğu soykırımda açlık ve susuzluk nedeniyle de şimdiye kadar 25 kişi şehit oldu.

Yaşanan soykırıma ve Türkiye’den işgalci siyonist rejimle ticaretin devam ederek artmasına tepki göstermek amacıyla sosyal medya üzerinden örgütlenen ve kendilerine “direniş çadırı” ismi veren vatandaşlar tarafından, Malatya Yeni Camii Önü Soykan Meydanında “Gazze’de soykırım devam ediyor, Türkiye Ticaretine devam ediyor. İsrail’le ticaret Filistin’e ihanet” sloganıyla basın açıklaması düzenlendi.

Halkın yoğun katılım gösterdiği basın açıklamasını kitle adına İlahiyat Fakültesi öğrencilerinden Betül Arslan okudu.

“Tarihte belki de ilk kez bir soykırım, bizzat soykırıma uğrayan insanların kameralarından tüm dünyanın gözü önünde canlı canlı seyrediliyor!

İşgalci siyonist rejimin Gazze’de sürdürdüğü soykırımın 159’uncu gününe girildiğine dikkat çeken Arslan, “Filistin’de işgal ve katliamlar dün başlamadı, neredeyse yüz yıldır devam ediyor. Gazze, 17 yıldır etrafı duvarlarla örülü, kuşatma altında tutulan bir toplama kampı. İsrail ve onun batılı destekçileri Gazze’de 5 aydır eşi benzeri görülmemiş bir soykırım uyguluyor. Tarihte belki de ilk kez bir soykırım, bizzat soykırıma uğrayan insanların kameralarından tüm dünyanın gözü önünde canlı canlı seyrediliyor. Haklar, hukuklar, iyi ve güzel olan ne varsa bombalanıyor, yağmalanıyor, katlediliyor, yerle yeksan ediliyor. Çok açık ve ağır savaş suçları her gün işlenmeye devam ediliyor. Durum o denli vahim ki İsrail, Birleşmiş Milletlerin yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı’nda sanık sandalyesinde ve soykırım suçu işlemekten ötürü yargılanıyor. İsrail buna rağmen insanları katletmeye, hız kesmeden devam ediyor” diye belirtti.

“Türkiye’deki STK temsilcileri, kanaat önderleri artık Filistin hamasetini kesmeli; israil’i besleyenleri, Gazze’deki katliamın yerli işbirlikçilerini ve onları kollayanları açığa çıkaracak eylemlere girişmelidir”

“İsrail, insanlıktan nasibini almamış ve insanlığa karşı işlenebilecek her türlü suçu işlemiş vahşi bir terör örgütüdür, eli kanlı seri katiller tarafından yönetilmektedir.” Diyerek devam eden Arslan, “Soykırım suçu işlemekten ötürü sadece sanık değil çoktan mahkûm olmuştur; dünyanın dört bir yanında, her dilden ve dinden halkların gözünde. Bugün, Türkiye’nin en az 20 şehrinde, burada olduğu gibi haktan, adaletten, özgürlükten, insanlık onurundan, mazlum Filistin ve Gazze halkından yana olanlar olarak toplanmış bulunuyoruz. Amacımız çok açık, çağrımız çok nettir. Türkiye’yi yöneten iktidar tavır değiştirmeli ve sadece lafta kalmayan, sözde değil özde soykırıma karşı olmalı ve Filistin halkının yanında durmalıdır. Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri artık Filistin hamasetini kesmeli; israil’i besleyenleri, Gazze’deki katliamın yerli işbirlikçilerini ve onları kollayanları açığa çıkaracak eylemlere girişmelidir” dedi.

“İsrail barbarlığı, işgali, soykırımı engellenemiyorsa hiç olmazsa israil’le tüm ilişkiler resmen ve fiilen kesilmelidir. Sınırlar, limanlar, hava sahası siyonist rejime kapatılmalıdır”

Siyonist işgal rejimi ile tüm ilişkilerin resmen ve fiilen kesilmesi gerektiği çağrısında bulunan Arslan, şöyle devam etti:

“israil barbarlığı, işgali, soykırımı engellenemiyorsa hiç olmazsa İsrail’le tüm ilişkiler resmen ve fiilen kesilmelidir. Sınırlar, limanlar, hava sahası siyonist rejime kapatılmalıdır. Aksi durum, 6 aydır içeriden net bir şekilde görüldüğü gibi insanlığa karşı işlenmiş en ağır suça, soykırım suçuna ortaklık; ağır bir utanç, günah ve vebaldir. Bilinmelidir ki biz buna razı değiliz. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Şubat günü bir mitingde şunları söylemişti: ‘Tam 140 gündür israil’in işlediği insanlık suçlarını sadece seyrediyorlar. Kameralar önünde israil’i eleştirip arkadan israil’e her tür desteği veriyorlar.’ Burada şu gerçekle artık yüzleşmeliyiz: Açıktır ki bugüne kadar Türkiye’nin sergilediği performansın bu söylenenlerden hiçbir farkı yok. İktidarın yaptığı eleştiri kendi yönetiminin de durumunu ortaya koyuyor! Ülke olarak bu soykırım sürecinin bir parçası, destekçisi ya da en hafif tabirle seyircisi olmamak için atılması gereken âcil ve somut adımlar tüm açıklığıyla önümüzde durmaktadır. Ne var ki bugüne kadar bu doğrultuda hiçbir somut bir adım atılmadı. Bu adımların atılması için en büyük yetki ve sorumluluk ülke yönetimini elinde bulunduranlardadır. Meydanlarda Gazze için slogan atan siyasiler, sözde yardım seferberliği düzenleyen sermaye sahipleri ve sermayeyi koruyan STK’lar bu ihaneti, bu iş birliğini hiçbir biçimde konuşmadılar” diye kaydetti.

“İhanete varan ticareti, soykırımdan rant koparıp servet büyütenleri, bunlara göz yuman muktedirleri artık biz seyretmeyeceğiz!”

Arslan, “Evet, israille ticaret, Filistin için ihanettir! diyoruz. Tam beş aydır Türkiye’de düzenlenen büyük ve kitlesel eylemlerde bu ses, bu slogan kitleselleştirilmedi. Bu ihanet örtülmek istendi! Buradan, Hiçbir istisna koymadan söylüyorum: Gazze’deki zulmü durdurmak için elimizdeki tüm imkânları kullanacağız! diyen cumhurbaşkanına ve iktidar sahiplerine sesleniyoruz. Türkiye’nin soykırıma karşı gecikmeli de olsa Gazze’nin yanında durabilmesi için acilen atılması gereken net, somut adımlar derhâl uygulanmalıdır! Beş aydır seyrettiğiniz soykırımı engellemek için somut adımlar atın! İhanete varan ticareti, soykırımdan rant koparıp servet büyütenleri, bunlara göz yuman muktedirleri artık biz seyretmeyeceğiz!

Anadolu’da yetişen meyve-sebze, Gazze’de çocukları öldüren katil sürüsünün öğününü süslemektedir”

Türkiye’nin soykırım uygulayan israil’in karşısında ve mazlum Filistin halkı ile dayanışma içerisinde gerçekten yer almak sitoyrsa şu üç maddelik eylem plânını hemen uygulanması gerektiğini çağrısında bulunan Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Acil bir eylem planı derhâl devreye girsin! Ya Gazze için slogan atmayı bırakıp bu utançla susun, ya da gerçek adımlar atın! İnsanlığa karşı savaş açmış ve soykırım suçuyla damgalanmış israil’in karşısında ve mazlum Filistin halkı ile dayanışma içerisinde gerçekten yer alıyorsanız şu üç maddelik eylem plânını hemen uygulayın: İlk olarak, İnsani yardımların israil’in kontrolüne ve kısıtlamasına tâbi olmadan Gazze’nin her yerine kesintisiz ve yeterli düzeyde ulaştırılması için her yola başvurulmalıdır. Savaşın başından beri israil gıda, su, elektik, sağlık hizmetleri gibi temel insani ihtiyaçlardan Gazze halkını mahrum bırakarak bunları soykırımın araçları olarak kullanıyor. Gazze’den, açlıktan ölen insanların haberleri geliyor; dehşet verici, vahim bir süreç yaşanıyor. İnsan idrakinin kabul edemeyeceği bir insani kriz, bir vahşetle karşı karşıyayız. 29 Şubat sabahı, uzun zamandır yardım girmeyen Gazze’nin kuzeyine sınırlı sayıda yardım tırı giriş yaptı. Tırlardan yardım almak üzere hareket eden binlerce insan, israil’in keskin nişancılarının ve bombalarının hedefi oldu. Yani açlıktan ölme sınırına gelen binlerce insan, yiyeceğe ulaşma umuduyla sokağa çıktığında İsrail, insanlıkla dalga geçercesine bir katliam daha gerçekleştirdi. Bu noktada Türkiye’ye düşen sorumluluk tüm uluslararası mekanizmaları harekete geçirerek, israil’i bu savaş suçundan vazgeçmeye mecbur bırakacak baskıyı bir an önce oluşturmaktır. Gazze’nin her bölgesine yeterli düzeyde gıda ve sağlık malzemesinin kesintisiz şekilde ulaşması, hastanelerin ve gündelik hayatta pek çok alanın temel ihtiyacı olan elektriğin sağlanması için tüm yollar zorlanmalıdır. Bu noktada Türkiye’nin, en başta, Filistinliler katledilirken, açlıktan ve tedavisizlikten öldürülürken, soykırıma uğrarken, israil’i besleme ve İsrail’in tedarikçiliğini yapma utancından kurtulması gerektiğini söyleyen Arslan, “Bu tam da bir an önce atılması gereken bir diğer adıma işaret etmektedir. Hâlâ Türkiye’nin verimli topraklarında üretilen ve aslında Gazze’deki kardeşlerimize gitmesi gereken tırlar dolusu meyve ve sebze israil’e satılmakta, İsrail askerinin kumanyasına girmektedir. Anadolu’da yetişen meyve-sebze, Gazze’de çocukları öldüren katil sürüsünün öğününü süslemektedir. Yoksul ve mazlum Yemen’in israil’e karşı gösterdiği cesaret hepimize örnek olmalıdır. Gazze’de çocuklar açlıktan ölürken ve soykırım sürerken Türkiye’nin sebzesi ve meyvesi siyonistleri besleyemez!”

“Gazze’de bebekler açlıktan ölürken, onları öldüren İsrail’in sebze-meyve alanında en büyük tedarikçisi Türkiye’dir!”

Arslan, “İkinci adım olarak, İsrail’e en geniş ve etkili bir şekilde boykot, tecrit ve yaptırımlar uygulanmalıdır. Türkiye’nin sınırları, limanları, hava sahası siyonizme, savaş suçlusu, işgalci ve soykırımcı terör devleti israil’e tümüyle kapatılmalıdır. Bu çağrının en somut, acil karşılığı Türkiye’den İsrail’e tüm sevkiyatların tamamen durdurulmasıdır. israil’le ticaret aktif olarak devam ediyor. İsrail Tarım Bakanlığının verilerine göre savaş boyunca israil’e en çok sebze-meyve ihracatı yapan ülke maalesef Türkiye. Başka bir deyişle Gazze’de bebekler açlıktan ölürken, onları öldüren İsrail’in sebze-meyve alanında en büyük tedarikçisi Türkiye’dir! Ne yazık ki Türkiye’nin israil’le ticarette tek birinciliği bundan ibaret değil! İsrail’in en büyük çelik tedarikçisi de Türkiye, en önemli çimento tedarikçisi de! İsrail’in en büyük petrol tedarikçisi ise kardeş ülke denilen Azerbaycan ve Kazakistan! Gelin görün ki bu petrol Bakü-Ceyhan boru hat-tından geçerek Ceyhan limanından, yani Türkiye üzerinden soykırımcı İsrail’e ulaştırılıyor. İsrail’deki yetkililer ve sermayedarlar bile şunu saklamıyor: İsrail’in gündelik düzenini, keyfini bozmadan katliamlarını devam ettirebilmesinde Türkiye’den yapılan sevkiyatlar hayati bir önem arz ediyor. Başka bir deyişle, Türkiye’den İsrail’e ticaret ve sevkiyatlar devam ederken Filistin’in yanında olduğunu söylemek, İsrail’i kınamak, Filistinlileri aşağılamaktan ve Türkiye halkını aptal yerine koymaktan başka bir anlam ifade etmiyor” şeklinde konuştu.

“Türkiye’nin soykırımcı israil’in yanına ismini yazdırmasını istemiyorsak, soykırıma destek verenler olarak anılmaktan utanıyorsak bu tarihi sorumluluğu hepimiz üstlenmeliyiz!”

Türkiye’nin gerekli kararları alarak soykırım suçu işlemekte olan terör şebekesi israil’e yönelik ihracatı tamamen yasaklamasının şart olduğunu belirten Arslan, “Türkiye’nin egemenliği altında yer alan limanlardan doğrudan ya da dolaylı olarak israil’e sevkiyat yapılması açık bir şekilde yasaklanmalıdır. Çünkü normal bir devletten değil, tarihi işgal ve katliamlar, savaş suçları ile dolu ve son 5 aydır tüm dünyanın gözü önünde soykırım suçu işleyen, hak hukuk tanımaz, herhangi bir insani değer taşımayan bir terör örgütünden bahsediyoruz! Türkiye’nin soykırımcı israil’in yanına ismini yazdırmasını istemiyorsak, soykırıma destek verenler olarak anılmaktan utanıyorsak bu tarihi sorumluluğu hepimiz üstlenmeliyiz!” dedi.

“israil’i koruyan İncirlik askeri üssü ve Kürecik Radar üssü kapatılmalı, Batılı güçlerin ve özellikle Amerika’nın kullanımından tamamen arındırılmalıdır”

“Üçüncü adım olarak ise, İsrail’i koruyan İncirlik askeri üssü ve Kürecik Radar üssü kapatılmalı, Batılı güçlerin ve özellikle Amerika’nın kullanımından tamamen arındırılmalıdır.” Diyen Arslan, “Amerika ve NATO, açıkça bu soykırımda israil’in en büyük hamisi, savaşın finansörü ve soykırımın devamlılığını sağlayan suç ortaklarıdır. Şunu bir daha haykıralım: Gören gözler, duyan kulaklar için sınır çoktan aşıldı! Mazlumların çığlıkları yeri göğü inletti, artık söz vakti bitti! Amerika Birleşik Devletleri Hava Kuvvetlerinde görevli 25 yaşındaki Aaron Bushnell’in, Washington’daki İsrail Büyükelçiliği önünde bedenini ateşe vererek soykırıma tepki olarak kendini feda etmesi bunu tüm dünyaya gösterdi. Bushnell, soykırımın en büyük ortağı olan Amerika’da ‘Artık bu soykırımın parçası olmayacağım!’ diyerek ‘Öz-gür Filistin!’ haykırışları içinde can verdi. Artık bekleme, geçiştirme, erteleme vakti bitmiştir. Reel siyaset, norm, normal olana dair her türlü sınırın aşıldığı bir felaketle karşı karşıyayız” diye dikkat çekti.

“Hele ki sözlü kınamaların karşılık bulmasını beklemek açık bir acziyet göstergesidir. Bu acziyet bizi kahrediyor, utandırıyor!”

Tüm dünyanın şahit olduğu üzere soykırımcı israil’in hiçbir değerinin ve sınırının olmadığını anımsatan Arslan, “Bu işgalci, soykırımcı terör rejimi ile bir diyalog üzerinden sonuç beklemek abesle iştigaldir. Hele ki sözlü kınamaların karşılık bulmasını beklemek açık bir acziyet göstergesidir. Bu acziyet bizi kahrediyor, utandırıyor. Bizler bu kadar aciz olamayız ve böylesi bir utanç içinde kalamayız! Dile getirdiğimiz bu üç maddelik acil eylem plânı bir an önce devreye sokulmalıdır. Bu adımları atılana, soykırım durana, işgal sonlanana kadar insanlık, özgürlük, adalet saflarında kalabilmek için bizler sokaklarda, kürsülerde, bulduğumuz ve bulunduğumuz her ortamda bu taleplerin takipçisi olacağız. Herkes bilsin ki bizim ve mazlum Gazze halkının bu talepleri bir an önce yerine getirilmediği takdirde eylemlerimiz tüm vicdanlı insanların katılımıyla dalga dalga büyüyerek devam edecektir! Bu yolda iktidar ve sermaye sahiplerinin keyfini kaçırmaktan, onlara karşı mücadele etmekten asla vazgeçmeyeceğiz!” dedi.

“Savaş rantından beslenen kanlı sermayenin patronlarına sesleniyoruz: Artık rahat uyuyamayacaksınız”

Arslan, son olarak şunları kaydetti:

“Savaş rantından beslenen kanlı sermayenin patronlarına sesleniyoruz: Artık rahat uyuyamayacaksınız. Gazze’de bebekler enerji yokluğundan hastanelerde ölürken İsrail’e elektrik satmaya devam eden Zorlu Holding! Gazze her gün bombalanırken gemileriyle İsrail’in çeliğini gönderen, servetine servet katan İçdaş! Gazze’de on binlerce insan katledilirken Siyonistlerin uçağına, tankına yakıt taşıyan Socar! Gazze’nin sokakları, mahalleleri ve şehirleri dümdüz edilirken limanlarından sevkiyata devam eden, israil’in çimentosunu sağlayan Limak ve Akçansa! Meydanlarda Filistin sloganları atarken arka kapıdan siyonistlerin savaş pastasından rant kapanlar! Hepinizin rahatınızı bozacağız! Gemileri gönderen, limanları açık tutan, siyonistleri besleyen damarları kollayanlar, artık saklanamayacaksınız! Kuzuyu kurtla yiyip çobanla ağlayan; Filistin için slogan atıp israil ile iş tutanlar gizlenemeyeceksiniz! İnşallah, yarın gireceğimiz mübarek Ramazan ayı zulme karşı direnenler için bir kurtuluş, hâlen zalimlerle ilişkilerini sürdürenler için ise bu suça ortak olmaktan vazgeçmek için ilahi bir fırsat olur. Direnen ve bu haklı mücadeleyi meydanlara taşıyan tüm vicdanlı insanları selamlıyoruz!” (İLKHA)

Exit mobile version