Bu hafta 40 ilde zamanlı olarak “Sessiz Yürüyüş” programını gerçekleştiren doktorlar, “Hekimler ve Sağlık Çalışanları Terör Soykırım ve İşgale Karşı Yürüyor” sloganı ile 7’nci kez yürüdü.
İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü önünde toplanan çok sayıda doktor, ellerinde yaşanan katliamın son bulması için taşıdıkları pankartlar ile Sultanahmet Meydanı’na kadar sessizce yürüdü.
Doktorlar adına basın açıklamasını yapan Dr. Yunus Emre Tüzün, Kudüs davasının yalnızca Filistinlilerin değil her Müslüman’ın derdi olması gerektiğini söyledi.
“Gazze’de ambargo ve katliamlar hız kesmeden devam ediyor”
Sözde israil devletinin bayrağındaki iki mavi çizginin Fırat ve Nil nehirlerini temsil ettiğini, bu iki nehir arasındaki topraklarda kurulacak büyük bir devletin hayali ile yaşadığını hatırlatan Tüzün, “Vatanımıza yönelik terör faaliyetlerini de bu hayal ile desteklemektedirler. Buradan belirtiyoruz ki Fırat ve Nil zalimlere ve işgalcilere, boğuldukları mezardan başka bir şey olmayacaktır. Bugün de hekimler ve sağlık çalışanları olarak terör, soykırım ve işgale karşı yürüyüşümüzü 7’nci haftasında yaklaşık 40 ilde tek yürek olarak gerçekleştiriyoruz. Gündemden düşürülmeye çalışılsa da kimileri için sıradan hâle gelse de Gazze’de ambargo ve katliamlar hız kesmeden devam ediyor. Bizler de ilk günkü öfke ve acı ile sözün tükendiği yerde, sessiz yürüyüşümüz ile farkındalık oluşturmaya devam ediyoruz.” dedi.
“Masum insanların güvenli diye gönderildiği hastaneler saldırı altında”
İşgal rejiminin 7 Ekim’den bu yana onlarca doktoru tutukladı, onlarcasının ise nerede olduğu hâlâ bilinmediğini aktaran Tüzün, “Gazze Şehri’nin ana hastanesi olan Şifa Hastanesi Başhekimi Muhammed Ebu Salmia, 22 Kasım’dan bu yana İsrail tarafından tutuklu bulunuyor. Toplam sayısı 54 olan pek çok kıdemli doktor, neredeyse bir aydır hiçbir suçlama olmaksızın İsrail ordusu tarafından gözaltında tutulmaya devam ediyor ve kimse onların nerede olduğunu bilmiyor. Dünya Sağlık Örgütü, uluslararası aktörler ve devletimize sesleniyoruz: Tutuklu meslektaşlarımızı güvenli bir şekilde teslim almak ve onları özgür görmek istiyoruz. Gazze’deki 53 sağlık merkezi ve 35 hastanenin 26’sı şu anda hizmet dışı. Kalan 9 hastane ise yalnızca kısmen işlevsel durumda. Bu hastaneler aynı zamanda ülke içinde yerinden edilmiş binlerce kişiye de barınak sağlıyor. Bir ülkede hastane bombalamak, hastalara müdahale edilmesine izin vermemek, ambulans konvoyunu hedef almak neyle açıklanabilir? Rantisi Çocuk Hastanesi bombalandı. El-Naser Çocuk Hastanesi bombalandı. Gazze’nin tek göz hastanesi bombalandı. Gazze’nin tek Ruh Sağlığı Hastanesi bombalandı. Vefa Rehabilitasyon Hastanesi bombalandı. Vefa Rehabilitasyon Hastanesi’nin hemen yanındaki üst düzey sağlık tesisi bombalandı. El-Durra Çocuk Hastanesi 12 Ekim’de yasaklı beyaz fosforla hedef alındı. Şu anda kuzeyde faaliyet gösteren tek hastane olan Endonezya Hastanesi, bombalanırken hâlâ hastaları tedavi etmeye çalışıyor. Şifa Hastanesi bombalandı. Gazze’deki iki tıp fakültesi ve Gazze İslam Üniversitesi bombalandı. El-Ezher Üniversitesi Tıp Fakültesi bombalandı. Sınır Tanımayan Doktorlar ambulans konvoyu bombalandı. Kızıl Haç Ambulans konvoyları bombalandı. Son günlerde de güvenli bölge denilerek yerinden edilen masum insanların yönlendirildiği Gazze’nin güneyindeki hastanelere saldırılar ve abluka başlamıştır. Han Yunus’taki Emel Hastanesi ve Nasser Tıp Kompleksi yoğun saldırı altındadır.” diye konuştu.
“Refah sınır Kapısı açılsın”
Dünya Sağlık Örgütü, uluslararası aktörler ve devletimize seslenen Tüzün, “Kalan hastane ve tıp merkezlerinin güvenliğinin ve ihtiyaçlarının karşılanmasını ve yıkılan hastanelerin en kısa sürede yeniden yapılmasını talep ediyoruz. Doktorlar ve sağlık çalışanları kan görmeye, yaralı görmeye; aralıksız çalışmaya, uykusuz kalmaya, saatlerce ayakta kalmaya, ailesini günlerce görmemeye alışıktır. Ancak önüne gelen yaralıya yardım eli uzatamamaya hiç alışık değildir ve hastalarının gözlerinin önünde yavaş yavaş ölümü tecrübe edebileceği en büyük acılardan biridir. Peki, Gazze’deki doktorlar ve sağlık çalışanları ilaç ve cerrahi ekipmanlarının tahrif edilmesi, sterilizasyon sağlanamayışı, elektrik ve oksijen kaynaklarının kesilmesi nedeniyle kaç gündür bu acıyı yaşıyor biliyor musunuz? Bazen ailelerinden yaralılar ve şehitler getiriliyor hasta baktıkları odalara, koridorlara. İnsanlık dramı bu değilse nedir? Gazze’de hâlâ sağlıklı bir su kaynağı yok, elektrik yok, ulaşım yok; yemek kısıtlı, kalacak yer kısıtlı, can güvenliği yok! Gazze mi yoksa tüm dünyanın vicdanı mı yalnızlığa terk edildi? Ey Vicdan Sahipleri! İnsanlığın dini, ırkı, dili, rengi olmaz! İnsan olmak, yardıma ihtiyacı olana el uzatmak için yeterlidir. 80 gündür susan dünya 2 milyon Filistin halkının, 9 bin çocuk şehidin, 55 bin yaralının ahıyla nasıl ayakta duracak? Bu sorulara verecek cevabı olmayan, asla bu yaşananları kabul etmeyen ve hayatın normalleşmesine göz yummayan hekimler ve sağlık çalışanları olarak yine ayaktayız ve artık harekete geçilmesini talep ediyoruz. Yaralıların acilen tahliye edilmesi, yardım tırlarının Gazze’ye girişinin sağlanması için Refah Sınır Kapısı’nın acilen açılmasını talep ediyoruz.” şeklinde konuştu. (İLKHA)