Ankara ayazı ile geçen çetin kışın ardından, havanın ısınmaya başlamasıyla meralar da yeşerdi. Besiciler, aylarca kuru ot ve samanla besledikleri, ağıllarda bakımını yaptıkları hayvanlarını meralara çıkarmaya başladı.
Ankara’nın Elmadağ ve Mamak ilçeleri kırsalında yaşayan besiciler, havanın ısınmasının ve meralarının yeşermesinin sevincini yaşadıklarını söyledi.
Mardin’in Derik ilçesinden 1997’den beri Ankara’ya gelip küçükbaş hayvan bakan Mehmet Emin Çelik, yılların verdiği tecrübeyle baş çobanlık yapıyor.
“Koyun ve kuzuların birbirine kavuşma anı çok güzel ve duygusaldır”
Merinos koyun besiciliği yaptığını aktaran Çelik, baharın zorlu ve yoğun mesaisini şu şekilde anlattı:
“Sabah ilk işimiz koyunun yanından kuzuyu alıyoruz. Baharın gelmesiyle sürüyü meraya götürüyorum. Akşam 18.00’e kadar. Akşam döndüğümüzde koyunlar ile kuzuları buluşturuyoruz. Koyun ve kuzuların birbirine kavuşma anı çok güzel ve duygusaldır. Kuzu sabaha kadar annesinin yanında kalıyor. Sabaha kadar kuzular istediğinde yem yiyor istediğinde anne sütü içiyor. Sabah tekrar onları ayırıp koyunları meraya çıkarıyoruz.”
Koyunların bu cinsinin, kuzularını doğurduktan sonra ilgilenilmezse yavrusuna bakamadığını dile getiren Çelik, kuzuların doğumundan ve 3 aylığa kadar her anlarına ayrı ayrı ilgi gösterdiklerini aktardı.
Süt içmek için annesiyle uyum sağlayamayan kuzuları ise biberonla kendi elleriyle beslediklerini dile getiren Çelik, 7/24 hayvanların içinde olduklarını söyledi.
“Bahar mevsiminde gece gündüz mesaideyiz”
Baharın gelmesiyle yoğun olan işlerinin daha da yoğunlaştığını aktaran Çelik, “Bahar mevsiminde gece gündüz mesaideyiz. Kuzuları emziriyoruz. Bazı koyunların sütü yok. Sütü olmayan koyunun kuzusuna biberonla süt veriyoruz. Yaklaşık 3 ay bu şekilde devam ediyoruz. Koyunun doğum zamanında 5 kişi çalışıyoruz. Ben doğumdan ve hayvanın her şeyinden anladığım için ben gece vardiyasında çalışıyorum. Gece boyunca ahırda doğumhane olarak ayırdığımız bölümde koyunlara doğum yaptırıyorum. Bu cins koyun merinostur, bunlar kuzularıyla ilgilenemiyor. Sabaha kadar doğum mesaisindeyim, sabah olunca sabahçı arkadaşlara işi devrediyorum. Bu işlemleri yapmazsak kuzu doğumdan sonra hemen ölür. Doğduğu gibi anne sütünden veriyoruz ve emzirmesine yardımcı oluyoruz. Doğumdan sonra göbeklerini ilaçlıyoruz. İlk doğum mesaimiz bu şekildedir. Yaklaşık 20 gün doğum sürüyor. Doğum bittiğinde 3 ay boyunca kuzu anne sütü içiyor. Sonra ayırıp kuzuları satılığa çıkarıyoruz.” dedi.
“Devlet desteğini; parası olanlara, acemilere, doktorlara veriyor”
Bu işin zorluğunun çok olduğunu ifade eden Çelik, “İşimizin saati, mesaisi yok. Cenazen bile olsa gidemiyorsun. Bu işler çok zor ve parası çok az. Asgari ücret ile çalışanlar gibi değil. Cumartesi ve pazar günleri izni yok. Hiç istirahat yok. Şartlarımızın güzelleşmesi için bu işi yapanlar tecrübeli olmalı ve maaşımızı iyi vermeleri lazım. Ama bu işlerden anlamayanlar devlet tarafından destekleniyor. Bu işin yabancılarıyla bu iş yürümez. Böylelikle mesleğimizi elimizden alıp tecrübesiz insanların ellerine verdiler. Devlet desteğini; parası olanlara yapıyor. Böyle olunca da desteği acemilere, doktorlara veriyor. Bunların yerine işten anlayan köylüye destek verilirse hayvancılık gelişir ve devlet kazanır. Türkiye’de besicilik bitme aşamasındadır. Nerede bir besici varsa işin yabancısının elindedir. Devlet bu işe el atmalı ve işten anlayanlara destek vermelidir. İşin yabancılarından bu işi almaları lazım. İşin ehli bu işi yapmadığı için biz de geçimimizi sağlayamıyoruz. İşin yabancılarından olmasaydı geçimimiz çok da güzel olacak ve Türkiye’de hayvan sürüleri çoğalacaktı.” ifadelerine yer verdi. (İLKHA)