Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

HAMAS Yetkilisi Taysir Sulaiman: Filistin davası evrensel hale geldi

“Şubat Ayı Şehadet Ayı” münasebetiyle Şehitler Kervanı Platformu ve Ankara Peygamber Sevdalıları Derneği tarafından Ankara’da program düzenlendi. Programa karılan HAMAS Yetkilisi Taysir Sulaiman, Aksa Tufanı ile Filistin davasının evrensel hale geldiğini söyledi.

"Şubat Ayı Şehadet Ayı"

7 Ekim’den bu yana Filistin’de devam eden soykırımı gündemde tutmak ve ‘Şubat Ayı, Şehadet Ayı’ olması münasebetiyle Şehitler Kervanı Platformu ve Ankara Peygamber Sevdalıları Derneği “Gazze ve Şehitler Gecesi” temalı program gerçekleştirildi.

Merkez Çankaya ilçesi Türkiye Diyanet Vakfı Konferans Salonunda gerçekleştirilen program Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Program, Ankara Peygamber Sevdalıları Derneği adına dernek yönetim kurulu üyesi Eyüp Durmaz’ın açılış konuşmasıyla devam etti.

Açılış konuşmasının ardından Ankara Peygamber Sevdalıları İlahi Grubu sanatçılarının seslendirdiği ezgi ve ilahilerle devam eden programda, HAMAS Şehitler Yaralılar ve Esirler Ofisi İletişim Sorumlusu Taysir Sulaiman ile İsa Emre “Gazze ve Şehitler Gecesi” konusuyla ilgili birer konuşma yaptı.

“Fe-inne Hizbullâhi humu-l ġâlibûn”

Gazze’deki mücahitlerin tüm dünyaya her yönüyle dersler vereceğini belirten İsa Emre, “Bazen derdinizi anlatmak için yazarsınız. Bazen konuşursunuz. Bazen az önce sanatçı kardeşlerimizin yaptığı gibi söylersiniz. Ama bir şeyi öğretmenin en etkili yolu uygulama yoluyla yapılandır. Tıpkı şu an Gazze’de bir halkın şehitliği şehadeti 5 aydır uygulamalı bir şekilde öğrettiği gibi. Şubat ayı şahadet ayı diye toplanıyoruz ama 5 aydan bu yana bizim her ayımız Şubat, her haftamız. Şubat, her günümüz Şubat. Adeta her saatimiz her dakikamız Şubat olmuş. Kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle hatta 3 yaşında, 5 yaşında bebeğiyle bir ümmete adanmışlığın, teslimiyetin imanın dersini veriyorlar. İman nedir, teslimiyet nedir, tevekkül nedir ve adanmışlık nedir? Bizleri öğretiyorlar. Nice nice Kur’an ayetlerini tefsir ediyorlar. 5 aydan bu yana Kur’an’ın yürüyen birer ayeti oldular. İnşallah ben öyle inanıyorum ki Allah’ın (Azze ve Celle) Nusret’i ile beraber ‘fe-inne Hizbullâhi humu-lġâlibûn’ (muhakkak biliniz ki galip gelecek olanlar, yalnız Allah’ın partisidir.) ayetinin de dersini bizlere ve tüm insanlığa verecekler.” dedi.

“Gazze’deki Müslümanlar koca bir ümmetin suskunluğuna şahitlik ediyorlar mı?”

Devamına Emre, şunları aktardı:

“Evet şehitler yani şahitler ve tanıklar. Kur’an ne diyordu? ‘Şahit olana ve şahit olunana’ kim kime şahit? Şöyle bir bakalım. Mesela biz Gazze’ye şahit miyiz? Gazze haline şahit miyiz? Kassam Tugaylarına şahit miyiz? Onların adanmışlığın şahit miyiz? Şahadet ediyor muyuz? Onların teslimiyetin ve şahadet ediyor muyuz? Onların adanmışlığına şahadet ediyor muyuz? Onların adamlığına şahadet ediyor muyuz? Onların cihadına, izzetine, şerefine şahadet ediyor muyuz? Şahidiz değil mi? Peki? Bu soruyu kendi açımızdan soralım. Gazze’deki Müslümanlar bizim neyimize şahit oluyor. Koca bir ümmetin suskunluğuna şahitlik ediyorlar mı? Sessizliğine şahitlik ediyorlar mı? Koltuklarını muhafaza etme uğruna susan liderlerine şahitlik ediyorlar mı? Ticaretine zarar gelmesin ekonomileri sarsılmasın diye kınamaktan öteye gitmeyen kınamaktan öteye gitmeyen liderlerine şahitlik ediyorlar mı? Sokağa bile çıkmayan, kınayamayan gördüğü bunca vahşeti bunca zulme, bunca haksızlığa rağmen kalben buğu etmekten 2 adım öteye gidemeyen bunca barbarlığı dahil ancak kalbiyle buğuz ederek kınayan sokaklarda bile yerini alamayan bir ümmete şahitlik ediyorlar mı? Şahitlik ediyorlar değil? Bize şahitler. O kucaklarda taşınan parçalanmış bebekler buna şahit olarak gittiler. Çocuklarının parçalanmış cesetlerini gökyüzüne kaldıran babalar buna şahitlik ediyorlar. Bir sahip çıkacak arayan feryat eden gözyaşlarına boğulan anneler buna şahitlik ediyorlar. Neydi suçları? Hangi suçu işlediler de böyle vahşice böyle barbarca katledilmeyi hak ettiler. Allah (azze ve celle) onların suçlarını da söylüyor. Tıpkı Gazze ehli gibi tıpkı Gazze’dekiler gibi toplu bir şekilde katledilen şehit edilen kucağındaki çocuklarıyla diri diri ateşe atılan Uhdud Ashabı var ya o ateş dolu hendeklere atılan Müslümanların meselesini anlatır ya Kur’an Gazze’den hiçbir farkı yok. Bakın, mazlumların suçu hiç değişmiyor. O müminlerden o Müslümanlardan tek bir sebeple sadece ve sadece tek bir sebeple intikam aldılar onların evlerini füzelerle tek bir sebeple vurdular. Onların kundaktaki çocuklarını tek bir sebeple vurdular. Onları kadın, çocuk, yaşlı demeden tek bir sebeple füzelerle vurdular. Nedir Yarabbi o sebep Aziz ve Hamid olan Allah’a iman etmeleri suçudur. Yeryüzündeki müstekbirlere göre işleyebileceğimiz en büyük suç budur. Dik durmak. Eğilmemek. Yamulmamak. Bükülmemek. En büyük suç budur. Gazze dik durmanın bedelini ödüyor. Gazze, eğilme demenin bedelini ödüyor. Gazze yamulmamanın bedelini ödüyor. Gazze Rabbim Allah’tır Aziz ve Hamid olan Allah’a iman ediyoruz dedikleri için bu ağır bedeli ödüyorlar.”

“Filistinliler Rabbim Allah’tır dediği için öldürülüyorlar”

Kur’an-ı Kerimde geçen Hazreti Musa kısasına değinen Emre, “Bir adamın sadece Rabbim Allah’tır dediği için öldürecek misiniz? Bütün suçu bu mu? Rabbim Allah’tır dediği için ey Firavun seni tanımadığı için öldürecek misin? Diğerleri gibi önünde eğilmedi için öldürecek misin? Diğerleri gibi boynunu bükmesi için sana Rap muamelesi yapmadığı için onu öldürecek misin? Biz bu sahneyi siyerden de okuduk, değil mi? Müşrikler, Hazreti Peygambere (Sallahu Aleyhi Vesellem) saldırdığı zaman Hazreti Ebubekir (Allah’ından razı olsun) koşa koşa gelirken bu ayeti okuyor ‘Rabbim Allah’tır dediği için bir adamı öldürecek misiniz?’ Bakın Kur’an bize bir şey öğretiyor. Bir adam. Bir örgüt, bir cemaat, bir devlet ve bir topluluk değil bir adam bile adam gibi Rabbim Allah derse yeryüzündeki müstekbirlerin uykusu kaçıyor. Bir adamın bile Rabbim Allah’tır demesi ama adam gibi. Siz siyonistlerin korkusunu rüyalarının korkusu oluyorsunuz, kabusu oluyorsunuz, Gazze’yi düşünün ne bir adam ne bin adam binlerce adam. Adam gibi adam.” şeklinde belirti.

“57 tane İslam ülkesi 2 milyar Müslüman Netanyahu’nun uykusunu kaçıramıyor”

57 İslam ülkesinin sessizliğine dikkat çeken Emre, “Hani şehit Muhammed Mursi diyordu ya ‘biz ölürsek çocuklarımız diyecek ki onlar adamdı.’ Adam olmak meseledir. Firavunun sarayındaki adam Allah onu bize adam diye tanıtıyor. Bir adam bile firavunun uykusunu kaçırıyor. Gel gör ki 57 tane İslam ülkesi var. 57 tane İslam ülkesi 2 milyar Müslüman Netanyahu’nun uykusunu kaçıramıyor. Ne hale gelmişiz. Bir adam Firavunun sarayını sarsarken Firavunun tahtını sarsarken 57 tane İslam ülkesi. Suyun üstündeki çer çöp gibiyiz. Tam da Hazreti Peygamberin tarif ettiği yerdeyiz. Kimsenin uykusunu kaçırmıyoruz. Kimseyi ürküten emiyoruz. Allah’ın düşmanlarını korkutamıyoruz. İslam’ın düşmanlarını korkutan diyoruz. Ve her gün gözlerimizin önünde kardeşlerimiz katlediliyor. Kınıyoruz, kınıyoruz, yine kınıyoruz, kötüye gidemiyoruz. Kim kimden korkuyor, nerede bu adamlar? Nerede Kur’an’ın sözünü ettiği bu adamlar firavunun, firavunların uykusunu kaçıran adamların neredesiniz? Sadece ve sadece Rabbim Allah’tır diyenler. Bu adamlar Gazze’de yaşıyor. Adam gibi adamlar. 57 tane İslam ülkesinin yapamadığını yapıyorlar. Şahadete koşuyorlar. Şehitliğe koşuyorlar.” ifadelerine yer verdi.

“Şubat Ayı Şehadet Ayı” konulu sinevizyon gösteriminin ardından Ankara Peygamber Sevdalıları İlahi Grubu sanatçıları tekrar sahneye çıkıp marş ve ilahiler seslendirdi.

Marş ve ilahilerin seslendirilmesinin ardından HAMAS Şehitler Yaralılar ve Esirler Ofisi İletişim Sorumlusu Taysir Sulaiman, kürsüye çıkarak bir konuşma yaptı.

“Şeyh Ahmet Yasin’i şehit ettiklerinde HAMAS’ı yok edeceklerini sanıyorlardı”

Bu gece vesilesiyle şehitleri yad etmek mutluluk verdiğini belirten Sulaiman, “Hasan El-Benna’yı şehit ettiklerinde İslami hareketi öldüreceklerini sanıyorlardı. Ama Allah-u Teâlâ İslami hareketin kuvvetini artırdı. Aynı şekilde Şeyh Ahmet Yasin’i de şehit ettiklerinde HAMAS’ı yok edeceklerini sanıyorlardı. Abdülaziz er-Rantisia şehit ettiklerinde aynı zamanda HAMAS’ın da yok olacağını düşünüyorlardı. Bunları şehit eden Şaron bilmiyordu. HAMAS kaldı onlar öldü.” dedi.

Niye Aksa Tufan’ı gerçekleştirildi?

Aksa Tufanın anlatacağını belirten Sulaiman, “Niye Aksa Tufan’ını gerçekleştirdiğimizi anlatacağım. O Aksa Tufanı ki çoğu kardeşimi onda şehit oldu. Ama bu şehitleri Allah katından seçti. Soruyoruz niye şimdi Aksa Tufanı niye daha önce ve daha sonra değil. HAMAS niye Aksa Tufanını şimdi gerçekleştirdi. Bize ‘siz israil gibi güçlü müsünüz? israil yıkıp yok edecek öldürecek ve her şeyi yok edecek’ diyorlar. Size soru israilin tarihini okudunuz mu? 75 yıldan fazladır İsrail Filistin’i işgal etmiş durumdadır. 100 binden fazla Filistinliyi öldürdü. Bir milyondan fazla insanı yerinden etti. Binlerce evi yıktı. Her gün tutuklayıp yok ediyorlardı. Bize karşı her gün katliamalar gerçekleştiriyordu. Tek fark ise şimdi bu zulümleri bir seferde yapmalarıdır. Geçmişte bu anlattıklarımı her gün yavaş yavaş yapıyordu.” şeklinde belirtti.

“7 Ekim’de HAMAS sözde en güçlü orduya ders vermek istediğinde Aksa Tufanına sadece bin mücahit gitti”

Devamında Sulaiman, şunları aktardı:

“Düşmanını tekrar sizi vuracağını bildiğiniz zaman ne yaparsınız? israil sizi öldürmek için silah topladığını bilseniz ne yaparsınız? Daha önce vurduğu gibi tekrar vurmak istiyordu. 7 Ekim’de HAMAS sözde en güçlü orduya ders vermek istediğinde Aksa Tufanına sadece bin mücahit gitti. En güçlü tanklara ve silahlara karşı onların yanında en güçlü en kapsamlı gözetleme kameraları vardı. Kalelerde yaşıyorlardı. Onları elektronik duvarlar koruyordu. Bu işgalci askerleri yeneceğimizi biliyorduk ancak israilin daha iyi bir savunma yapmasını bekliyorduk. 24 saat dayanmasını bekliyorduk ama 4 saat içerisinde israil ordusu yıkıldı. İşgalciler ya öldürüldüler ya yaralandılar veya da esir alındılar. Bazı işgal askerleri askeri elbiselerini çıkarıp kaçtı. O şekilde yakalananlar da asker olmadıklarını iddia etti. Kendimizi savunmaya hakkımız var. İnsanların sorusu şu olmalı niye kendinizi savunmadınız? Mukavemet kendi silahımızı üretmeye götürdü. Düşmanı vurduğumuz silahları kendimiz yapıyoruz. Arap ya da İslam ülkelerinden almadık. Verilen sadaka ve hayırlardan almadık. Bazıları ‘israili yenebileceğinizi mi sanıyorsunuz?’ diye soruyorlar. ‘İlk vuran kazanı’ diye israillilerin bir ata sözü var. İsrail ilk başlarda defalarca bizi vurdu. 84’te, 48’de, 74’te, intifadalarda ve Gazze’ye saldırdığı 5 savaşta öldürüyordu. Evleri yıkıyordu. Çocukları da öldürüyordu. 7 Ekim’de ise biz başlayan olduk. Topraklarımızı özgürlüğüne kavuşturmak için yaptık ve çalışmalıyız. Bu operasyon ile israilin bin tankını imha etmeyi başardık elhamdülillah. Bu tüm dünyada olmayan bir şeydir. Dünyada (Mısır israil arasında yaşanan savaşta) daha önce en çok imha edilen tank sayısı 150 taneydi. Bu savaşta israil Yasin-105 karşısında bile duramadılar. Filistinli Müslümanlar olarak savaşmaya hakkımız var.”

“Toplamda sadece 40 savaşçıydık ancak silahımız yoktu”

Sulaiman, “40 sene öncesine dönüyorum. Kudüs’te evimdeyken israil askerleri çocukları öldürüyordu. Evleri yıkıyordu. Kadınları tutukluyordu ve kadınları dövüyordu. Biz üniversite gençleri olarak harekete geçtik. HAMAS bizden askeri bir grup kurmamızı istedi. Toplamda sadece 40 savaşçıydık ancak silahımız yoktu. Silaha sahip olmak istediğimizde israil askerini öldürüp onların silahını alıyorduk. Savaşlara dahil olduk. Hapislere girdik. Müebbet hapislerle yargılandık. Kendim 20 yıl hapiste geçirdim. Bazı kardeşlerimiz dışarıda halen hizmetlerine devam etmektedirler. Silah üretmektedirler. Tüneller kazmaktalar. Siyonistler halen bizi tutuklamaya devam etmekteler. Kaç yıldır bir milyondan fazla Filistinli tutuklandı. Bunların 500 bini HAMAS’tan her hapishanede binlerce insan var. Halen HAMAS savaşmaya devam ediyor. Dünya eşirlerin hapishanelerde öldüğünü biliyor ve görüyor. Bazıları hapishanelerde kanser ile ölüyor. Kanserden ölenlere baş ağrısı için ilaç veriyorlardı. Böbrek yetmezliğinden ölenler vardı. İlaç vermiyorlardı sadece ‘su iç’ diyorlardı. Her ay hapishanelerde ölen kardeşlerimiz vardı. HAMAS israil askerlerini esir alamaya devam etti. Ben şimdi nasıl buradayım? 15 yıl önce HAMAS israil askerlerini canlı olarak esir aldı. Bu esirleri bir anlaşma yapılmadan bırakılmayacağını söylediler. 5 yıl boyunca anlamla için görüşmeler sürdü. 3 binden fazla Filistinli insan şehit oldu. Ama görüşmeler devam etti. Bu vesileyle hapishaneden çıktık. Çıktıktan sonra israil bir defa daha bizi cezalandırmak istedi. Bu 40 şahıs Filistin’e gitmeyecek. Onlardan Filistin dışına çıkmalarını istedi. Niye çünkü israil askerlerini öldüren ve esir alanlar bunlardı. Bizi cezalandırdıklarını düşünüyorlardı. Ama biz Filistin’i özgürleştirmeye devam ettik.” ifadelerine yer verdi.

“Bazıları HAMAS kazanacak mı? Muzaffer olacak mı? Diyor”

Filistin’e gidemediklerini ancak arka saflarda savaştıklarını belirten Sulaiman, “Bazıları HAMAS kazanacak mı? Muzaffer olacak mı? diyor. Yarım milyon israil askeri saldırdığı zaman en iyi uçak ve silahlara sahipler. En iyi tanklara sahipken. Amerika silahlarına sahipken. Amerika uçaklarına sahipken. Amerika başkanına sahipken. Avrupa ülkeleri arkalarındayken. Bunların karşısında sadece 40 bin savaşçı bunlara karşı durduğunda bu zafer değil mi? Gazze’ye israil tankları girdiğinde yok edilmediler mi? Çocukları, kadınları, evleri, mescitleri, kiliseleri, hastaneleri ve marketleri vurmak için uçaklar kalktı. İnsanın temel ihtiyacı olan her şeyi vurmak istiyordu. Ama HAMAS askerilerini vurmayı başaramıyorlar. Allah-u Teâlâ bizlere zaferi vaat etti. Ama zaferden önce hazır olmamızı istedi. Ayete dediği gibi elimizden geldiği kadar onlara karşı hazırlıklı olduk. Askerlerimizi hazırladı. Anların akidelerini güçlendirdik. Tünelleri kazdık. Aynı şekilde adam yetiştirdik. Gördüğünüz gibi bazı videolarda mücahitler ellerinde bombalarla tankların üzerine bırakıp gidiyorlardı. Allah-u Teâlâ elinizden geldikçe hazırlık yapın diyor. Elinizde olanlarla hazırlık yaparsınız.” dedi.

“Filistin davasını tüm dünyaya taşıdık”

Sulaiman, “Bazıları diyor ki ‘bundan sonra ne olacak?’ 7 Ekim’de 3 başarıyı elde ettik. İlk başta israil vurduk. Askerlerini esir aldık. Ve inşallah kardeşlerimizi hapishanelerden çıkaracağız. İkinci bir husus Filistin davasını tüm dünyaya taşıdık. Sadece Filistinlilerin davası olmaktan çıktı. Sadece Arapların da davaları olmaktan çıktı. Sadece Müslümanların da artık davası değil. En büyük gösteriler Avrupa’da oluyor. Filistin davasını evrensel hale getirdik. Gerçekten israili hezimete uğratmaya başladık. israil bölgede normalleşmeye çalışıyordu. Normal bir ülke gibi davranmaya çalışıyordu. Her yerde elçilikleri açıyordu. Herkes ile normalleşiyordu. Çevre ülkelere ziyaretlerde bulunuyordu. Her yerde olmak istiyordu. Gazze etrafından gaz geçirmek istiyorlardı. Bunun üzerinden Asya ve Avrupa ticaretinin gerçekleşmesini istiyordu. Avrupa’dan Asya’ya ticaret gemilerini ve malları onun üzerinde geçiyordu. Şimdi bunların hepsi olmadı. İsrailde her iki tacirden biri kaçmaya başladı. Şimdi ticaret oranının en düşük olduğu yer israildir. İsrailde her 3 şirketten biri kapanmış durumdadır. Biz savaşa davam ediyoruz.” şeklinde belirtti.

“Zafer ancak Allah’ın katındadır”

Son olarak Sulaiman, Filistinli Müslümanlar olarak ünümüzde iki seçenek var. Ya savaşacağı yafa kaybedeceğiz. Onlarla savaştığımızda ise önümüzde 4 seçenek var. Ya şehit olacağız ya esir olacağız ya sürgünde (dışarı) olacağız. Ama dördüncü ir çenek de var. Zafer kazanacağız. Bu Allah’ın bize vaat ettiğidir. Allah-u Teâlâ ayette ‘zafer ancak Allah’ın katındadır.’ Güçlü olman şart değil Allah’a güvenmen ve savaşa hazır olman gerekir. Ama Allah-u Teâlâ bizden çaba itiyor. Bu yolda şehitlerimiz verdik. Sadece bugün bin 500 şehit verdik. Bu şehitlerin çoğu çocuk ve kadın. Evlerinde bombalanıyorlar. Allah ahir zamanda ağaç ve taşın nasıl konuştuğunu bize haber veriyorlar. Sahih bir Hadis-i Şerifte ‘kıyamet kakmaz. Müslümanlar Yahudilerle savaşmadığı sürece Yahudiler saklanır. Ağaç ve taşların arkasında taş ve ağaçlar konuşur. Ey Allah’ın kulu arkamda bir Yahudi var gel ve onu öldür. Sebebini şimdi anlıyoruz. Siyonistler, Yahudiler, israilliler Filistin’deki her şeyi öldürüyorlar. Çocukları, kadınları ve yaşlıları vuruyorlar. Hastaneleri yıkıyorlar. Şifa Hastanesinin olayını hepiniz biliyorsunuz HAMAS yetkililerin orada olduğunu iddia ediyorlardı. Her yeri kazdılar ve oranın HAMAS merkezi olduğunu iddia ediyorlardı ama bir şey bulamadılar. Hastaneye girdiler, hastanenin altına da girdiler bir şey bulamadılar. Çünkü yalan söylüyorlar. Ortadoğu’nun en büyük en güçlü devlet olduklarını söylüyorlardı. En iyi tanklar bizde diyorlardı. En güçlü istihbarata sahibiz diyordu. 7 Ekim’de bunların hepsi mağlup oldu. Kasam Tugayları ve HAMAS olarak mücadeleye devam edeceğiz. Halkımızı koruyacağız. Mescid-i Aksa’yı kuruyacağız. Alemler için mübarek olan Mescid-i Aksa’yı koruyacağız. Allah-u Teâlâ ayete Mescid-i Aksa mübarek kılmadı mı? İsra ve Miraç orada gerçekleştirmedi mi? İlk namaz orada peygamberlerle kılınmadı mı? İlk sizin mescidiniz değil mi? Mescid-i Aksa’yı özgürlüğünü kavuşturana kadar savaşacağız. Her Müslümanın ziyaret edeceği duruma gelene kadar bu zor değildir. 7 Ekim’i yapan daha ötesini de yapar inşallah. Allah-u Teâlâ tüm şehitlere rahmet etsin.” dedi.

Yapılan konuşmanın ardından program nihayete erdi. (İLKHA)